Evliliğin amacının genelde sadece üreme olduğu bu dönemlerde, kadınların boşanma hakları ne yazık ki bulunmuyordu. Kilise onayı ile gerçekleşen boşanmalarda Almanya’nın o dönemlerde uyguladığı farklı bir yol vardı: boşanma düellosu.
Orta Çağ Almanya’sı, boşanmaya yeni bir boyut getirmişti. 1467'de Alman eskrim ustası Hans Talhoffer, yazdığı savaş kılavuzu olan Dövüş Kitabı’nda bu boşanma türünü de betimleyerek anlatmış.
Boşanma düellosu, aslında son çare olarak görülüyordu.
Dövüş stratejilerinin anlatıldığı bir kitapta böylesi bilgilerin yer almasının şaşırtıcılığı bir kenara, kadın ve erkeğin eşit şekilde birbirleriyle adeta “savaşması” gayet normal karşılanmış görünüyor. Üstelik kaynaklar da Orta Çağ’da bu düelloların yaygınlığını kanıtlar vaziyette.
Bu düellolar aslında boşanmanın anlaşmazlıkla sonuçlanmasında uygulanan bir yöntemdi. Geçerli bir neden olmadığı müddetçe boşanmanın da uygun görülmediği biliniyor. Taraflardan ikisi de suçlarını kabul etmedikleri zaman böyle bir çözüm yolu geliştirilmiş. Düelloyu kazanan taraf, duruşmayı da kazanıyor.
Oklahoma Üniversitesi Doçenti Kenneth L. Hodges'a göre, evlilik düellosu ancak Orta Çağ sona ererken kaybolmaya başlamıştı.
Orta Çağ boyunca uygulanan bu yöntem, çağ bitene kadar varlığını korumuş. Fakat verilen bilgilerden hareketle Rönesans boyunca hukuk teorilerinin bir parçası olmaya da devam etmiştir. Yerleşik bir hukuk sisteminin böyle bir mücadeleye neden izin verdiğini merak ediyor olabilirsiniz. Hemen açıklayalım.
Bunun sebebi, yargıçların aslında kralın uzantısı olarak görev yapıyor olmasıdır. Bu yüzden sanıklar, bizzat hükümdarla karşı karşıya geliyordu. Dolayısıyla pek de adil görünmeyen bu sistemde işler 'adil' bir şekilde yürüsün diye dövüş yoluyla yargılanma gerekli görülmüş. Ölümle sonuçlanan bu mücadelede hayatta kalan taraf, krala göre masum kişiydi.
Krallar ve erkekler için hava hoş, peki kadınlar neden böyle bir düelloyu kabul etti?
Devletin onay verdiği evlilik mücadelesi, fiziksel olarak kadınlar için bir dezavantaj gibi duruyor. Ek olarak bu dönemde kadınlar, yeterince dini ve siyasi ayrımcılığa boyun eğdirildi, yani tahmin edeceğiniz üzere kadına fikri pek de sorulmuyor.
Ancak Talhoffer'ın yazdığı kitap ve konuyla ilgili araştırmalar, bir kadının neden risk almak isteyebileceği veya almak zorunda kalabileceğinin anlaşılır nedenlerini ortaya koymuştur.
Erkeğin fiziksel özelliklerinden dolayı kadına da bazı ayrıcalıklar tanınmıştır.
Görsellerden görüleceği gibi erkek, bir eli bağlı bir şekilde diğer elinde sopa varken çukura koyuluyor. Erkek bu çukurun içinde savaşabilirken kadın dilediği gibi çukurun etrafında dolaşma hakkına sahip. Erkeğin kolundan destek alması veya çıkmaya yeltenmesi ise teslimiyetiyle sonuçlandırılıyordu.
Düello kararından sonra yargıçlar kadın ve erkeğe mücadeleye hazırlanmaları için 1 ay süre tanıyordu. Bu süre, hazırlık için gibi görünebilir. Ancak daha çok eşlerin 1 ay içinde anlaşmazlıklarını giderebilmeleri için tanınan bir süreydi.
Fazlasıyla adil gibi görülen bu boşanma düellosu, müdahale edilmediğinde ölümle sonuçlanıyordu. Savaş uzmanı Talhoffer’ın da bahsettiği ve resmettiği görsellerden hareketle bu stratejik düellonun karı koca arasında yapılması ise durumu daha da ilginç bir hale getiriyor. Orta Çağ’da adil bir ayrılık olması için düşünülen bu uygulamaya günümüzde boşanmak için ne acı ki gerek bile yok.