Kadın işkenceleri, garip temizlik kültürleri, insanlık dışı idamlar, salgınlar ve çok daha fazlası.
Tüm bu yaşananlar etken gibi gözükse de gelin bu dönemin neden Karanlık Çağ olarak adlandırıldığının esas sebebine bakalım.
Orta Çağ’a karanlık ismini veren olay şüphesiz Kara Ölüm’dür.
İnsanlık tarihinde en fazla ölüme sebep olan veba salgınının, 75-200 milyon kişinin vefat etmesine sebep olduğu tahmin edilir. Fakat bu salgın, insanlara vurmadan önce hayvanları etkisi altına almış ve Avrupa’da iki büyük kıtlığa neden olmuştur.
Hemen ardından insanlara bulaşması ise Avrupa’nın 200 yıl sonra ancak toparlanabileceği bir can kaybına sebep oldu. Dolayısıyla bu salgından en çok etkilenen de Avrupa halkı oldu. Bu halk, ne yazık ki sağlık ve bilim konusunda gerideydi ve salgına yenik düştü.
Kısaca lağım fareleri ile taşınan pireler sayesinde bulaşan veba virüslerine hiçbir çözüm yoktu.
Ayrıca karantina da yapılamamıştı çünkü halk, veba salgınından korkup enfekte olduğunu bile bilmeden bulunduğu yeri terk ediyordu. Salgın kısa sürede tüm kıtada etkisini göstermişti.
Arabalar ile taşınan sayısız cesetler ve sokaklardaki ölü bedenler, dönemin Avrupa’sında alışılagelmiş bir durum hâline gelmişti. Üstelik cesetleri yakmak da salgından korunmanın bir yolu olarak kabul ediliyordu.
Belli bir süre sonra veba bitmiş olsa da Avrupa, karanlıktan çıkamadı. Vebanın getirdiği ölümler sebebiyle baş gösteren iş gücü kaybı, Avrupa halkının refahını tamamen düşürdü.
1453’te İstanbul’un Fethi ile Orta Çağ kapanmış olsa da Avrupa’da işler, karmaşık ve karanlık olarak devam etmişti.
Ayrıca Orta Çağ’da yaşanan kilise odaklı siyaset ve felsefe, etkilerini yaklaşık 200 yıl daha sürdürmüştü. Hatta Kopernik, Galileo ve Giordano Bruno gibi yüzlerce bilim insanı da kilise tarafından idam edilmişti.
Özetle Orta Çağ, başta veba salgını olmak üzere tüm bu sebeplerden dolayı karanlık olarak anılmaktan kurtulamadı.
İlginizi çekebilecek diğer Orta Çağ içeriklerimiz: