Kendini yılana ısırtma gibi uygulamaların bilimsel temelleri olmasa da, Orta Çağ’da bu tür uygulamalara çeşitli sebeplerle girişenler vardı. Tahmin edebileceğiniz üzere epey tehlikeliydi ve ölümcül sonuçlara sebep olabiliyordu.
O dönemlerde böylesine uçuk bir şeyi tam olarak ne amaçla yaptıklarına, temelinin neye dayandığına birlikte bakalım.
Yılan ve şifanın bağlantısı, Antik Yunan ve Roma tıbbına uzanıyor.
Eski Yunan'da yılanlar, özellikle tıbbî semboller arasında önemli bir yere sahipti. Mesela günümüzde tıbbın sembolü olan "Asklepios'un Asası"na bir yılan sarılı.
Yunan tıbbının önemli figürlerinden Hipokrat ve Galen gibi doktorlar, yılan zehrinin bazı hastalıkların tedavisinde kullanılabileceğini savunmuştu. Zehrin kontrollü dozlarda, vücutta olumlu etkiler yaratabileceğini söylüyorlardı.
Orta Çağ’da yılan zehri, bazı hastalıkların tedavisinde kullanılıyordu.
Özellikle eklem ağrıları, romatizma ve bazı cilt hastalıkları gibi problemleri tedavi etmek için yılan zehrinin etkili olabileceğine dair inanış vardı.
Vücutta belirli bir bağışıklık tepkisi yaratabileceği ve böylece bazı hastalıkların semptomlarını hafifletebileceği düşünülüyordu. Bu yüzden kontrollü bir şekilde kendini yılana ısırtma, bir tedavi yöntemi olarak görülebiliyordu.
Yılan zehrine dair mistik ve dinî inançlar da var.
Anlayacağınız üzere yılan zehrine dayalı tedavilere inanılıyordu. Bunun yanı sıra ruhani bir temizlenme aracı olduğunu düşünen de vardı. Yılan ısırmasının, insanı arındırabileceğini düşünüyorlardı.
Özellikle hastalıkları “ruhsal bir ceza” olarak değerlendirdikleri dönemlerde hastalıkların bu şekilde uzaklaştırılabileceğine inanıyorlardı.
Her ne kadar çok uçuk bir hareket olsa da biz yine de uyaralım. Günümüzde “yılana ısırtma” gibi bir tedavi çeşidi yok. Böyle bir şeyi yapmayı denemeyiniz.
Daha fazla Orta Çağ içeriği için: