Sinema filmi yapıyoruz ayağına kara para aklayacak bile olsanız ortaya ayıp olmasın diye bir eser koyarsınız. Ne bileyim ekibin içinde birilerinin içinde sanatçı olma ukdesi kalmıştır, bir şey olmuştur, yaptığı işe özenir. Bazı filmler o seviyede bile değil.
Assassin 33 AD, tam olarak İslamofobinin ve komplo teorilerinin bir araya geldiği aşırı anlamsız bir yapım. Zaten izleyip de ciddiye alan yok ancak film, çok mantıklı bir fikir üzerine inşa edildiğine çok emin. Haliyle uzun zamandır alay konusu. Yazıda filmle ilgili çok spoiler var ama zaten izlemeyin diye anlatıyorum. Ya da izleyin kendi gözlerinizle görün.
Gelelim hikayeye
Filmin konusu şu: Müslüman bir adam ve şirketi, zaman makinesi icat edip geçmişe dönmeye çalışıyor. Amaçları da Hz. İsa'yı öldürmek ve böylece bütün Hristiyanların günahlarının bedelini ödemesini engelleyerek Hristiyan alemini cehenneme göndermek, dini ortadan kaldırmak. Evet, biri bunu fikir olarak düşünmüş ve etrafındakiler "Sen bir daha düşünme dangoz" dememiş.
Herkes bilir ki ırkçı bir bilim kurgu hikayesi ABD'de başlayacaksa gerçek bir WASP Amerikalı ile başlar. WASP, beyaz Anglo-sakson Protestan anlamına gelen bir kısaltma. Haliyle hikayemizin başında böyle bir genç var. Bu genç eleman işte çok dinle minle alakalı değil ama daha dakika bir gol bir imana geleceğini görüyoruz.
Şirkete yeni giren genç, zaman yolculuğunu mümkün kılıyor. Bunu yaptıktan sonra da patronu göstermelik bir aferin falan diyor. Amacı ise elemanı ortadan kaldırmak. Elemanın "Evlenmeden olmaz" diyen, el ele bile tutuşmaktan kaçınan sevgilisi onu "imana getirmeye" çalışıyor. Ülkemizden bir kanalın ateş koymayı unuttuğu cehennem sahnesi vardı ya, hah onun diyalog olarak karşılıkları burada konuşuluyor.
Atayızım ama Jesus Christ!
Dünyanın en karikatür ateistlerinden biri olan baş karakterimiz, muhtemelen sinema tarihinin en alakasız siyahi karakterini ve iki yancının toplanıp geçmişe gitmesiyle birlikte ortalık karışmaya başlıyor. Peki bu dört bilim insanı kimin peşinden gidiyor dersiniz? En az bir manga tam teçhizatlı özel eğitimli askerin peşinden...
Yapım içerisinde zaman yolculuğu karıştıkça karışıyor. Geçmişe giden ekibin başındaki inancı sarsılmış eski asker Hz. İsa ile karşılaştıktan sonra kendini yeniden sorguluyor. Siyahi karakter, Hz. İsa ile kanka oluyor, hatta Mel Gibson'ın Passion filminden "senin filmin/benim filmim" diye konuşacak kadar içli dışlı oluyorlar. South Park sahnesi gibi ama değil.
Hristiyanlık propagandası yapacakken cehennemlik olmak?
Tamam filmin arkasındaki ekip kendine düşman olarak bütün müslümanları seçmeye çalışmış ve film boyunca hem Hristiyanlık hem de Hz. İsa övülüyor. Öte yandan filmi yapanlar çok zeki olmadıkları için yaptıkları şeyin her din için küfür ve sapkınlık olarak görülebileceğinin farkında değiller.
Hz. İsa'nın çarmıha gerilmesi olayını hepimiz biliyor olsak da yeniden dirildiği kısımla ilgili olarak çok fazla kimsenin bilgisi yok, buna senaristler ve yapımcılar da dahil. Filme göre Hz. İsa'yı yanına alan ya da kurtaran Tanrı değil, bildiğiniz Amerikan askerleri.
Yapma işte bunu... Yapma:
Bizim siyahi karakterimiz Simon bir noktadan sonra Hristiyan anlatılarında Hz. İsa'ya kendi çarmıhını taşımasına yardım eden Kireneli Simun (Simon of Cyrene) haline geliyor. Filmdeki tek siyahi kendisi olduğu için ona özel bir yer vermişler.
Dahası, geçmişte bir noktada başarılı olan jenerik kötü karakterimiz Ahmad (bari isme özenseydiniz) günümüze geldiğinde ise dünya kıyametin eşiğine gelmiş durumda. Bunun nedeni ise insanların merhameti hiç öğrenmemiş olması şeklinde açıklandı. Belli ki ne Hristiyanlık tarihine ne de genel insanlık tarihine çok da hakim değiller.
"Müslümanlar değil, aşırılıkçılarla mücadele ediyoruz" cümlesini araya atıp İslam düşmanlığının dibini ekmekle sıyırmakta beis görmeyen bu yapımı izleyeceğinize evin boş duvarını falan izleyin, ne bileyim karınca yuvası falan gözleyin. Bir sonraki yazıda -bulması zor ama- benzer berbatlıkta bir başka filme daha sizler için katlanıp karşınızda olacağız. Ya da şunu izleyin, hem daha komik hem daha eğlenceli: