3 milyon nüfusuyla Roma, metro haritası bakımından Avrupa'nın diğer büyük şehirleriyle kıyaslanabilir durumda.
Peki, Roma'nın metro haritası neden bu kadar yetersiz?
Roma'nın tarih sahnesine çıkışı M.Ö. 713 yılına dayanıyor.
O zamandan bu yana şehir, talan ve yağmalamalar da dâhil olmak üzere birçok badire atlattı. Antik zamanlarda Romalılar, yenilgilerin ardından enkazı temizleyip yeniden inşa etmek yerine, var olanın üzerine yeni bir şehir kurmayı tercih ettiler.
Sonuç olarak modern Roma, binlerce yıllık tarihî katmanların üzerine kurulu bir şehir olarak karşımıza çıktı. Bazı yerlerde Antik Roma yollarını bulmak mümkünken; diğer yerlerde ise yüzlerce metre derinlikte, Pleistosen çağına ait kalıntılara rastlamak olası.
Metro inşaatı sırasında tarihî eserlere rastlamak, kaçınılmaz hâle geliyor.
İlk metro hattının temeli 1937'de atıldı ancak II. Dünya Savaşı metro inşaatını sekteye uğrattı. B hattı nihayet 1955'te hizmete girdi ve A hattı ise 1980'de açıldı.
Ancak inşaat sırasında eserlerin korunması pek de dikkat edilen bir husus değildi. Öyle ki B hattının inşası sırasında işçiler, Kolezyum'un temellerine bile rastladılar.
C hattının inşası sırasında, tarihî eserlerle nasıl başa çıkılacağına dair daha katı yasalar vardı. Yani işin içinde artık sadece mühendisler olmayacaktı, arkeologlara da ihtiyaç vardı.
İnşaat süreci, arkeologların her bir buluntuyu dikkatlice kayıt altına almasını gerektiren oldukça zahmetli bir işleme sahipti.
Bazı buluntular, önemleri nedeniyle koruma altına alınırken bazıları ise yok edildi. Ancak koruma altına alınan eserler, metro istasyonlarının tasarımına dâhil edilerek yolcuların Roma'nın tarihini keşfetmelerine olanak tanıyan "Arkeostasyon" hâline getirildi.
Olur da bir gün Roma'yı ziyaret ederseniz, her adımınızın ve metro seyahatinizin altında yatan binlerce yıllık tarihin farkına varabilirsiniz!
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimize aşağıdan ulaşabilirsiniz: