Samsung, diğer üreticiler gibi batarya konusunda sıkıntılar yaşayan ve çok tercih edilidiği için bu sorunları milyar dolarlık krizlerle atlatan bir firma. 2016’da yaşanan Note 7 bataryaları krizinden sonra şirketin bir günde milyarlarca dolar değer kaybettiği günleri geride bıraktık. 2017’de yaygın kullanım sorunları dışında herhangi bir kriz yaşamadan zirvedeki yerini koruyan Güney Koreli dev, Galaxy Note 8 konusunda bazı iddialarla çalkalandı.
Adil konuşmak gerekirse Galaxy Note 8’de görüldüğü söylenen batarya sorunu öncekiler kadar hayati bir tehdit taşımıyor. En azından fiziksel olarak insanlara bir zararı bulunmuyor. Kullanıcılardan gelen şikayetler, cihazların bir anda kapandıkları ve bir daha açılmadıkları yönünde oluyor. Dolayısıyla içlerinde bulunan yedeklenmemiş veriler söz konusu olduğunda bu zarar hayati boyutlara da ulaşabilir.
Galaxy Note 8’deki bu sorunun, bataryanın bir anda tamamen boşalmasından dolayı olduğu düşünülüyor. Cihaz bir daha açılmadığı için kullanıcılar teknik serviste doğrudan cihaz değişimi programına dahil ediliyorlar. Ancak içlerindeki önemli verilerden vazgeçmek zorunda kalıyorlar.
Samsung, Almanya’da yayın yapan PC World dergisine şu açıklamayı iletmiş:
"Samsung, bu tür raporları elbette ciddiye alıyor. Ücret yönetimiyle bağlantılı olarak çok az sayıda müşteriden şikayet aldık. Maalesef, etkilenen cihazlar hakkında daha ayrıntılı bilgi sahibi olursak konuyla ilgili daha detaylı yorum yapabiliriz. "
Samsung, satış rakamlarına oranla çok az müşterisinin bu sorundan etkilendiğini ve bunun abartılmaması gerektiğini anlatmaya çalışmış. Ayrıca etkilenen cihazların tekrar açılamadığı ve müşterilerin cihaz değişim programlarına dahil edildiği iddialarına ilişkin hiçbir söz söylememiş.
Sorunun tespiti ve çözümü için zaten hakkı olan zamanı istemiş, ancak bu isteği çok basit ve kestirme bir yoldan yapmış gibi görünüyor. Tüketicilerin ve bizlerin aklında böyle boşluklu açıklamalar solucan deliği açar. Biz de zaman yolculuğu yapar ve daha önceki krizleri hatırlarız. Samsung’un çok daha detaylı bir açıklamayı, küresel mecralar sunması ve endişeleri ortadan kaldırması gerekiyor.
Ne yazık ki bu işler iki üç cümle ile olmuyor.
