Yine 27 Şubat 2010 tarihinde yerel saatle 03:34 sularında Şili, yaklaşık 3 dakika boyunca 8.8 büyüklüğündeki depremle sallandı. Depremi ‘yıkıcı bir felakete’ dönüştüren ise depremden 18 dakika sonra gelen tsunamiydi. Depremin yıkamadığını tsunami yıkmış, ülkenin sahil kesimi büyük ölçüde sular altında kalmıştı.
Dönemin Başkanı Michelle Bachelet, ölü sayısını 723 olarak açıkladı fakat 800 bin insan etkilenmişti. Maddi hasar ise çok daha büyüktü. 4013 okul, 79 hastane, ve 370 bin ev hasar gördü veya yıkıldı. Deprem ve ardından gelen tsunaminin yarattığı yıkımın maliyeti ise 30 milyar dolardan fazlaydı.
En büyük yıkımı yaşayan şehirlerden biri de Maule bölgesindeki Constitución’dı.
Ülke genelindeki yıkımın yaklaşık dörtte biri Constitución’da yaşanmıştı. Bölgedeki insanlar yıkılmış bir şehrin ortasında 5 gün elektriksiz ve 20 gün susuz kalacaktı. Zira boyu 6 metreye kadar ulaşan dalgalar, her şeyi yerle bir etmişti.
Constitución’ın nehir kıyısında yer alan La Poza’da neredeyse hiç yıkılmayan bina kalmamıştı. 100’den fazla aile evlerini kaybetmişti. Burada bir an önce aksiyon alınması gerektiği yadsınamaz bir gerçekti.
Şehri yeniden planlamak için hedef 100 gündü ve hemen çalışmaya başlandı.
Felaketten hemen önce konut müsteşarı olarak atanan Andrés Iacobelli, henüz koltuğunun keyfini sürememişken zorlu bir görevle karşı karşıya kalmıştı. Özel sektörden destek alınması gerektiğinin farkındaydı. Şehrin en büyük ormancılık firması Arauco ve sosyal konut projelerinde uzman Elemental şirketlerinden arkadaşı olan Alejandro Aravena ile görüştü.
Arauco şirketi, "Sürdürülebilir Yeniden İnşa Projesi" (İspanyolca kısaltması PRES) için finansal destek sağlamayı kabul etti. Elemental ise planların aksaksız bir şekilde işlemesini sağlayacak, konut planıyla ilgilenecekti. La Poza ya el birliğiyle yeniden inşa edilecek ya da bölgede yaşayan insanlar başka bir yere yerleştirilecekti. Ancak bu iki ihtimal halkı ikiye böldü; bir kesim La Poza’dan taşınmaya dünden razıyken diğer bir kesim ise nehir bölgesine yakın olan yaşam alanlarından vazgeçmek istemiyordu.
Bu sebeple her şeyden önce halkın güveninin kazanılması gerekiyordu. Zira birçok soru işareti vardı.
La Poza’nın yeniden yapılanacağı "PRES" adı verilen projeye toplam 150 milyon dolarlık bütçe ayrılmıştı ve bunun %70’ini devlet karşılıyordu. Özel şirketlerin de projede yer alması ve ortada dönen büyük meblağlar da halk arasında soru işaretlerine sebep oldu. Bu paralar gerçekten amacına uygun harcanacak mıydı?
Hükümet ve projede yer alan şirketler, bu endişeyi gidermek adına mümkün olduğunca şeffaf olmak zorundaydı. Bu konuda en büyük adım Elemental aracılığıyla atıldı.
Şehir meydanına bir “açık ev” kuruldu ve projenin detayları adım adım burada sergilenecekti.
Herkes bu açık eve gelerek nasıl bir şehir istediğini söyleyebiliyordu. Şehirdeki sorunlar, bizzat içinde yaşayan kişilerden dinleniyordu. Böylece halkın ihtiyaçları net bir şekilde ortaya çıkmıştı. Aynı zamanda halk, düşüncelerine önem verildiğini gördü ve projeyi takip etme fırsatı yakaladı. Elbette bu sayede projeye duyulan güven de arttı.
Tsunami bölge için büyük bir riskti fakat halkın büyük bir kısmı ilk kez tsunami gördüğünü söylüyordu. En büyük sorunları ise yağmur yağdığında evlerini su basmasıydı. Bu sebeple proje tsunami, deprem ve sel felaketine karşı önlemler içermeliydi.
Elemental şirketi, La Poza için 3 farklı proje önerisi sundu.
Bunlardan ilki; tsunamiden çıkmış, yorgun arazilerin nadasa bırakılmasıydı. Bu, ucuz ve kolay bir yöntemdi ancak insanların arazilerini bırakması ve farklı bir bölgeye yerleştirilmesi gerekiyordu. Büyük bir çoğunluk bu seçeneğe sıcak bakmadı.
Sunulan diğer seçenek ise kafalarda soru işaretleri yarattı. La Poza’nın ortasından geçen haliç ile şehir arasına koruyucu bir duvar inşa edilecekti. Ancak bu pek çok açıdan mantıksız geliyordu. Şili'deki felaketten 1 yıl sonra Japonya’da yaşanan tsunami de bunun bir kanıtı oldu. Zira Japonya’ya 13 milyar dolara mal olan duvarlar bile bazı bölgelerde devasa dalgaların önüne geçemedi.
Elemental’ın son önerisi ise şehirle deniz arasına bir orman yapmaktı. Böylelikle ağaçlar, dalgaları yavaşlatabilir ve olası hasarı azaltabilirdi. Ülkenin Orrega adasında yaşanan durum, bu fikir için güzel bir referanstı. Nitekim adanın çevresindeki çalılıklar, daha büyük bir hasarın önüne geçmişti.
Bu üç seçenek halkın oylamasına sunuldu.
Kazanan Elemental’ın önerdiği son seçenek oldu. La Poza’nın karşısında yer alan Orrego Adası da plana dahil edildi ve La Poza’yla birlikte 20 milyon dolara devlet tarafından kamulaştırıldı.
Her ev için yalnızca 10 bin dolarlık bütçe belirlendi. Yani ya evler derme çatma olacaktı ya da başka bir çözüm gerekiyordu. Elemental'ın Şili'de farklı bölgelerde denediği ve başarılı sonuçlar aldığı bir "yarım ev" projesi akıllara geldi.
Elemental'ın Şili'de farklı bölgelerde denediği ve başarılı sonuçlar aldığı bir "yarım ev" projesi kabul edildi.
Elemental şirketinden Alejandro Aravena projeyle ilgili düşüncelerini “Kötü bir ev inşa etmek yerine, iyi bir evin yarısını yapmaya karar verdik.” sözleriyle dile getirdi. Böylelikle 40 metrekarelik; mutfak/oturma odası, bir banyo ve iki yatak odası içeren evler yapılmaya başlandı.
Evlerin boş bırakılan diğer yarısı, içinde yaşayan kişiler tarafından diledikleri zaman, isteklerine göre tamamlanabilecekti. Constitución’daki projenin tamalanması 4 yılı aşkın sürdü ancak sonunda halk, doğayla iç içe evlerine yerleşerek rahat bir nefes aldı. Projenin bu kadar uzun sürmesinin sebebi ise "desteklerin zamanla yavaşlaması" olarak açıklandı.
Yine de rakip siyasi parti üyesi yöneticiler, halk ve özel şirketler proje için iş birliği halinde çalıştı çünkü böyle olmalıydı. Belediye tarafından onaylanan bir projenin hükümet onayından geçmesi, halk tarafından benimsenmesi ve özel şirketlerin destek olması gerekiyordu. Şili, bu felaketten çok şey öğrendi. Belki de bu "yeniden doğuş" hikayesinden biz de bir şeyler öğrenebiliriz.
Kaynaklar: the Guardian, OECD, Los Angeles Times, ResearchGate