Yaşımız ve cinsiyetimiz gibi demografik özelliklerimizden tutun da en sevdiğimiz renk, içmekten hoşlandığımız kahve türü ve hatta kişisel özelliklerimiz gibi birçok şey birer veri hâline getiriliyor. Peki bu verilerle çoğunlukla kimler ilgileniyor? Tabii ki şirketler.
Yani internette ücretsiz kullandığımız ve bizlere ücretsiz olarak sunulan hiçbir şey aslında ücretsiz değil! Ödemeyi verilerimizle yapıyoruz. Peki, büyük şirketler neden bizlere ait bu verileri bu kadar çok istiyorlar? Şimdi bu sorunun yanıtını birlikte arayalım.
Öncelikle şirketler bizlerden ne tür veriler topluyor bir ona bakalım.
- Cinsiyet, yaş, IP adresi, cihaz ID’si ve benzeri, kullanıcıyı tanımlamaya yönelik kişisel veriler.
- Kullandığımız web sitesinde yaptığımız etkileşimleri tanımlayan, kullanıcı etkileşimi verileri.
- Satın alma geçmişi, tekrarlanan hareketler ve benzeri verilerle tespit edilen davranışsal veriler.
- Son olarak, kullanıcının kullandığı hizmetten tatmin olup olmaması gibi durumları tanımlayan tutumsal veriler.
Peki bu verileri nasıl topluyorlar?
Bunun birçok yolu olmakla birlikte, temel olarak bir web sitesinde yaptığınız her eylem aslında bir veri. Örneğin; o sitede ne kadar vakit geçirdiğiniz, ne tarz içerikle ne sıklıkla tıkladığınız, arama yaparken neleri filtrelediğiniz ve benzeri birçok durum birer veri hâlinde şirketlerce saklanıyor.
E tabii bir siteye üye olurken girdiğiniz kişisel bilgileriniz de buna dahil. Yani, teknoloji temelli bir ürün veya hizmet kullanırken ürettiğiniz verinin bir sınırı yok. Her şey buna dahil olabilir!
Şirketlerin sizin hareketlerinizi takip etmek yerine, gönderilen anket sorularıyla da direkt olarak veri toplanması da mümkün.
İşte bu şekilde, kullanıcıların teknolojik ayak izlerinizi takip ederek milyonlarca kullanıcıdan veri topluyorlar.
Peki bu kadar veriyle ne yapıyorlar? Cevap basit. Modern çağın altınına yani bilgiye dönüştürüyorlar!
Bir kişiden bile belki milyonlarca veri toplayan bu şirketler, ellerindeki verileri analiz ederek kendilerine fayda sağlayacak bilgiler elde etmeyi amaçlıyorlar.
Örneğin, “Hangi müşteri profili hangi ürünü satın almış, hangi dönemde satın almış?”, “Bu ürünü satın almadan önce hangi ürünlere bakmış?”, “Hangi ürünleri sepetine ekleyip çıkarmış?”, “Sepetten çıkartmadan önce ürün profiline ne kadar girmiş?” gibi birçok sorunun cevabını bu veriler sayesinde verebiliyorlar.
Sektöre göre cevabı aranan soru değişmekle birlikte, bu sorulara cevap aramanın amacı hep aynı. Şirketlerin amacı, öğrenebilecekleri tüm bilgiyi öğrenmek!
Tabii bu kadar büyük veri setlerini işlemek o kadar da kolay değil. Bilgisayarlar 7/24 bu iş için çalışıyor!
Geldik asıl soruya. Bizlere ait bilgiler elde etmek şirketler için neden bu kadar önemli?
Aslında bu sorunun basit cevabı şu: Kâr elde etmek için! Ama biz konunun biraz daha detayına gireceğiz.
Öncelikle elde ettikleri bu bilgiler sayesinde şirketler, müşterilerini ve içinde bulundukları pazarın koşulları daha iyi tanıma fırsatı elde ediyor.
Elde ettikleri bilgiyi çeşitli amaçlar doğrultusunda analiz ederek, gelecekte atacakları adımlara bir temel oluşturmaya çalışıyorlar.
Kullanıcı verilerini analiz ederek pazarlama stratejileri oluşturuyorlar!
Bunu da çok farklı şekillerde yapabiliyorlar. Örneğin, bizlere ait verileri anlamlı bilgilere dönüştürmelerinin ardından, hedef kitlesini daha iyi tanmış oluyorlar ve bu bilgilere dayanarak pazarlama ve reklam kampanyaları oluşturabiliyorlar.
Şirketler âdeta birer pazarlama araştırması olarak kullanılan bu veriler sonucunda, sundukları ürün ve hizmetleri müşterilerin ilgisini çekecek şekilde geliştirmek ya da değiştirmek gibi kararlar alabiliyorlar.
Ayrıca bir örnek vermek daha gerekirse; bu veriler sayesinde içinde bulundukları koşulları daha iyi anlayarak, müşteri sadakati, kullanıcı etkileşimi ve benzeri birçok durumu iyileştirecek çalışmalar yapmaya da karar verebiliyorlar.
Tabii bu kullanım şekilleri aklımıza gelenlerden yalnızca bazıları... Aklınıza gelebilecek her türlü amaç için şirketler kendi çıkarları doğrultusunda verilerimizi kullanmakta.
Kullanıcı verilerine dayalı uygulanan pazarlama kampanyalarının en iyi örnekleri: Netflix ve Spotify
Verilere dayalı oluşturulan stratejiler çok çeşitli olmakla birlikte, Netflix ve Spotify’ın yaptığı gibi müşteri deneyimini arttırmaya yönelik kişiselleştirme çalışmaları, aslında kullanıcı verileri sonucunda uygulanan pazarlama stratejilerine en iyi örnek.
Spotify ve Netflix, her kullanıcının kullanım verilerini analiz ederek önerdiği içeriklerle, kişiselleştirilmiş bir deneyim yaşamamızı sağlıyor. Bu durum hem kullanıcıya kolaylık sağlıyor hem de kullanıcıların kendilerini özel hissetmesine sebep oluyor. Yani bir taşla iki kuş!
E tabii bir de bu işin ticareti var! Veri depolama ve analizi bir sektör hâline geldi!
Ne demiştik? Veri, teknoloji çağının altını! Bu kadar talep olunca, doğal olarak veri analizi ve depolama üzerine yoğunlaşan şirketler de ortaya çıktı.
Snowflake, Teradata, Palantir ve daha birçok şirket bu sektördeki büyük oyuncular hâline geldi.
Temel olarak bu şirketler oldukça büyük miktarlarda verileri depoluyor ve analizini gerçekleştirip talep eden diğer kurumlara satıyor.
İşte bizim üzerine hiç düşünmeden tıkladığımız bir buton bile bu şirketler için para demek!
Bir de bu işin manipülatif boyutu var:
Cambridge Analytica’yı hatırlarsınız. 2018 yılındaki Amerika başkanlık seçimlerinde Facebook verilerini Trump lehine manipülatif bir biçimde kullandığı tespit edilince şirket kapatılmıştı.
İzinsiz alınmış verileri, seçmen davranışlarını analiz etmek ve kişiselleştirilmiş seçim kampanyaları tasarlayarak işleme almak adına kullandığı ortaya çıkmıştı.
Yani bu olay bir nevi algoritmik bir manipülasyon!
Özetle, büyük şirketler bilginin ne kadar değerli olduğunun farkında ve ellerindeki verileri bilgiye dönüştürmek konusunda hiç tereddüt etmiyorlar. Aklınıza gelebilecek her türlü amaç için verilerimizi işleyip stratejiler geliştirmeye de çok uzun bir süre daha devam edecekler gibi görünüyor…
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: