Başkalarını samimiyetsiz, sakin ya da çok üşüyen biri olarak gördüğümüzde hemen “Ne kadar soğukkanlısın.” deriz. Aslında mecazi anlamda kullandığımız bu tabir gerçek anlamda da tüm bu özellikleri taşıyan canlılar için kullanılıyor.
Yani bir canlının damarlarının içinde dur durak bilmeden akıp giden kan, dışarıdaki sıcaklığa göre değişiyorsa, soğuk ortamlarda rahat hareket edemiyorsa yani sakin kalıyorsa gerçek bir “soğukkanlı” canlıdır. Peki ya biz insanlar sıcakkanlı canlılar olmak yerine bir anda soğukkanlı canlılar olsaydık neler olurdu? Nasıl avantajları olurdu?
Öncelikle nedir bu soğukkanlı ve sıcakkanlı ona bakalım.
Vücut ısılarını bulundukları ortama göre ayarlayabilen canlılara soğukkanlı, ayarlayamayan canlılara ise sıcakkanlı denir. Bazı istisna canlılar dışında tüm memeliler ve kuşlar sıcakkanlıyken tüm sürüngenler, böcekler, örümcekler ve balıklar ise soğukkanlıdır.
Bu iki canlı türü arasındaki en temel fark besin ihtiyacıdır. Sıcakkanlılar kendi vücut ısılarını normal düzeyde tutabilmek için çok fazla enerjiye ihtiyaç duyarlar ve bu enerjiyi de besinlerden almak zorundadırlar.
Bu sebeple soğukkanlılara göre çok daha fazla besine ihtiyaç duyarlar. Sıcakkanlı canlılar, soğukkanlı canlılara göre daha rahat hareket edebilirler. Soğukkanlıların rahat hareket edebilmesi için öncelikle kendi vücut ısılarını arttımaları gerekir.
Soğukkanlı olursak vücudumuz dış ortama göre sıcaklığını ayarlamaya başlar.
Normal şartlarda sıcakkanlı olduğumuz için vücut sıcaklığımız düştüğünde ya da arttığında vücudumuz sıcaklığımızı normal düzeye getirebilmek için titremeye ve terlemeye başlar fakat soğukkanlı hayvanlar için böyle bir durum söz konusu değildir.
Soğukkanlılar vücut sıcaklıklarını bulundukları ortama göre ayarlayabilirler. Böylece sıcaktan bunalma ya da soğuktan donma gibi bir derdimiz olmazdı.
Isıtıcılarımızın önünde keyif yapamaz olurduk.
Kışın önünde sere serpe uzandığımız ısıtıcıları önceden alıştığımız sıcaklıktan daha da yüksek ayarlamak zorunda kalırız. Çünkü artık ısıtıcılar sadece evimizi değil bizim vücudumuzu da ısıtmalıdır fakat çok yüksek derecede ayarlarsak bizi öldürebilirler.
Vücut sıcaklığımızı dış ortama göre ayarlayacağımızdan dolayı en iyi yaşam koşulları için hepimiz ekvatora taşınmak zorunda kalırdık.
Bu da bütün insanlığın gezegenin tek bir noktasında yaşamasından dolayı pek çok soruna neden olurdu. İlk olarak her yer aşırı kalabalık olmaya başlardı ve her gittiğimiz yerde Japon metroları gibi tıkış tıkış olurduk.
Ayrıca kaynaklarımız tükenmeye başlardı, siyasi istikrarsızlık yaşanırdı ve bu da pek çok ayaklanmaya sebebiyet verirdi.
Bazılarımız ekvatorda tıkış tıkış yaşamaktansa başka gezegende rahat rahat yaşamaya karar verebilirdi.
İlk okuduğunuzda “Elon Musk, sen misin?” diyebilirsiniz ama soğukkanlı vücutlarımız ile uzay yolculuğu yapmak daha kolay olacağı için emin olun gayet de mantıklı bir karar olurdu.
Soğukkanlı hayvanlar kış uykusuna yattıklarında vücutlarını dış ortam sıcaklığı ile eşit tutarlar ve uyuşukluk denilen duruma geçerler. Bu durumda kalp atışları ve nefes alışverişleri yavaşlar.
Ayrıca vücutlarında depolanmış yağlar ile uzun süre hayatta kalabilirler. Böyle bir avantaj sayesinde uzaya yolculuk edecek olan yolcular, vücut ısılarını çevreye göre ayarlayabilir ve kısıtlı kaynaklarla bile aylarca hatta yıllarca seyahat edebilirler.
Artık soğukkanlı olduğumuz için çok fazla yemek yemeye ihtiyaç duymayız, bu da yemek masrafımızı düşürür.
Sıcakkanlı hayvanlar vücutlarını doğru sıcaklıkta tutabilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar ve bu enerjiyi de yiyeceklerden alırlar.
Soğukkanlı olduğumuzda vücut ısımızı sabit tutmak için çok fazla yememize gerek yoktur çünkü vücut yağlarımız ile yiyecek olmadan daha uzun süre hayatta kalabiliriz.
Soğukkanlı olmamız, hastalanma riskimizi de düşürür.
Bakteriler ve virüsler vücudumuzun bu yeni sıcaklığına alışamazsa hastalanma ihtimalimiz yüksek oranda düşer ama kendimizi doğru sıcaklıkta tutmaya özen göstermezsek bağışıklık sistemimiz çökebilir.