Eğer ki bu amacı önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 10 milyarlarca cihazı kapsayacak nesnelerin interneti ile birleştirirseniz dünyanın enerji ihtiyacını oldukça büyük miktarlara çekmek gerekiyor. Yapılan araştırmalara göre, 2030 yılına kadar küresel internet kullanımı dünyanın enerjisinin %20’sini tüketecek.
2011 yılındaki bir TED konuşmasında sunum yapan Edinburgh Üniversitesi’nden Harald Haas, dünyanın sonsuz LED ışığı tedariğinin veri iletimi ile ilişkilendirilebileceğini söyledi. LiFi, kullanıma hazır günel pili alıcılarıyla saniyede 50 MB’lık hızını standart olarak karşılayabiliyor.
Peki nedir bu Li-Fi, nasıl çalışır?
Elektromanyetik spektrumda Wi-Fi, radyo dalgaları ile mikrodalgalar arasında bir noktadan faydalanıyor. Diğer tarafından Li-Fi, veri transferi için görülebilir ışık spektrumunu kullanıyor. Görülebilir ışık, radyo dalgaların tarafından kullanılan spektruma göre yaklaşık 10 bin kat daha büyük ki Wi-Fi ile kıyaslandığında 100 katlık bir bant genişliği artışı sağlıyor.
Veri, LED’ler tarafından yayılan ışığın içerisinde şifreleniyor ve insan gözüyle tespit edilemiyor. Bu veriler, bu amaç için yapılmış alıcılar tarafından toplanıyor. Ancak Haas ve ekibi sıradan güneş panellerinin bir alıcı gibi davranmasını sağlayan bir yol geliştiriyor. Yani bu teknolojinin, LED ışıkları bulunan her yerde bulunabileceği söylenebilir.
Li-Fi nasıl geliştirildi?
Li-Fi, Haas 2011’de duyurduğundan bu yana oldukça uzun bir yol kat etti. Standardisation and Business Development at pureLiFi’ın Başkan Yardımcısı Nikola Serafimovski, 2017 yılında yaptığı sunumda şirketin ilk çalışan güvenlik cihazını geliştirdiğini duyurdu.
Nikola, bu cihazın, Li-Fi’ın her yerde bulunan bir ürün olmasının başlangıç adımı olduğunu ifade etti. Li-Fi’ın tam kapasitede çalışabilmesi için sürekli olarak bölünmeksizin bir bağlantıya ihtiyacı var ve çevrede sürekli hareket halinde olan mobil cihazlar bu bağlantıyı kıracak. Bu sorun nasıl hallediliyor?
Harald Haas’ın ekibinde bulunan Mohamed Sufyan Islim, “Hareket halinde olma ve çeşitli engellemeler sebebiyle olası olarak kopacak bağlantı ihtimalini azaltmak ve servisin kalitesini artırmak için bir dizi dedektör kullanılabilir. Hatta hareketliliği destekleyen bazı ticari Li-Fi ürünleri dahi bulunuyor. Ayrıca bu sorun Wi-Fi gibi diğer teknolojilerle de çözülebilir. Örneğin Li-Fi’ın olmadığı bir bölgeye gittiğinizde bağlantınız korunabilir” dedi.
Peki çalışabilir Li-Fi çözümlerinden ne kadar uzağız? Islim’e göre, çok fazla beklememiz gerekmeyecek ancak şu an için iki adet problem bulunuyor: standartlaşma ve entegrasyon.
Li-Fi ve nesnelerin interneti: Wi-Fi’ın yerini mi alacak?
Li-Fi’ın birçok potansiyel avantajlarından bir tanesi, gereken enerji miktarını ciddi anlamda azaltması. Yani Li-Fi, giderek gelişen nesnelerin internetinin bir parçası olan bağlı cihazlara gereken güç konusunda da oldukça yardımcı olabilir. Bu, Wi-Fi ile de gerçekleştirilebilir pek tabii ancak gereken bant genişliği buna bağlı olan enerji maliyetini bir hayli yükseltir.
Kısaca cevaplamak gerekirse, hayır. Burada Li-Fi’a Wi-Fi ve mobil verinin üstündeki bir bağlantı katmanı olarak bakmak gerekiyor.Yukarıda da söylediğimiz gibi Li-Fi’ın olmadığı noktalarda Wi-Fi ya da mobil veriye ihtiyaç olacak. Tıpkı mobil verinin, Wi-Fi olmayan noktalarda bağlantı ihtiyacını karşılamak için ortaya çıkması gibi. Li-Fi da buna benzer bir misyona sahip olacak diyebiliriz.
Islim, bu konuyla ilgili olarak “Li-Fi, Wi-Fi’ın yerini almaya niyetli değil. Bu, genel bir yanlış anlaşılma. Biz, Li-Fi’ı, Wi-Fi ve diğer 5G erişim teknolojilerinin tamamlayıcı teknoloji olarak öngörüyoruz. Li-Fi, yüksek hızlı erişim ve gelişmiş güvenlik gibi ek özellikler de sunacak.” dedi. Aslında Li-Fi’ın öne çıktığı noktalardan bir tanesi de bu: güvenlik. Radyo dalgaları ve mikrodalgalar duvarlardan geçebilir ancak ışık geçemez. Işık, fiziksel bir alanın içerisinde var olur, kapılar ve panjurlar kapatılabilir böylece böyle bir ağı dışarıdan hacklemek imkânsız hale gelir.