Etiyopya’da araştırmalar yapan bilim insanları, son buz çağında (30.000 yıldan daha uzun bir süre önce) çok yüksek yerlere ev yapanların ve tarih öncesi dağcıların en eski kanıtlarını buldular. Çalışma yazarı Götz Ossendorf, “En heyecan verici bulgu, tarih öncesi insanların bin yıl boyunca tekrar tekrar yüksek bir yerleşim yerinde kayda değer zaman harcadıkları ve mevcut kaynakları kullandıkları bilgisi” açıklamasını yaptı.
Bu yeni çalışmada araştırmacılar, Etiyopya’nın güneyindeki yaklaşık 3.469 metre yükseklikte bulunan Balya Dağları’ndaki Fincha Habera yerleşiminin yakınlarında, kayalık bir tepeye kadar yaya bir şekilde yürüdüler ve bu yerleşim yerlerini keşfettiler. Yerleşim bölgesi, daha önceki araştırmalarda nispeten bulunmuştu ama üzerinde inceleme yapılmamıştı.
Bilim insanları; taş eserler, yanmış hayvan kemikleri, kil parçaları ve sayısız cam boncuk gibi bulguları ortaya çıkardılar. Araştırmacılar, yerleşim yeri hakkında daha fazla bilgi edinmek için oradaki toprağa biriken tortuyu; yaşına ve oradaki insanların yaşam tarzına göre analiz ettiler. Şaşırtıcı bir şekilde, yapılan araştırmalar sonucunda, bu yerleşim alanında bulunan en eski eserlerin 31.000 ile 47.000 yıl arasında bir geçmişi olduğu bulundu. Bu bulgulara göre yerleşim yapılan dönem, son buzul çağına denk geliyor.
Araştırmacılar, bu bulguların yüksek irtifalarda yaşayan tarih öncesi insanların en eski kanıtları olduğunu belirttiler. Son buzul çağı, zaten oldukça soğuk ve sert koşullara sahip dağlarda yaşamak için uygun gibi görünmese de bilim insanları, buzullardan eriyen suların yüksek platoları yaşam alanı açısından çekici hâle getirdiğini ifade ettiler. Tespitlere göre daha alçak irtifadaki platolar, daha ılıktı ancak oldukça kuruydu ve bu yüzden tercih edilmedi.
Araştırmalarda yaklaşık 2 kilogram ağırlığında dev farelerin de bu bölgelerde insanlarla beraber yaşadığı ortaya çıktı. Araştırmacılar, bu alanda bol miktarda köstebek faresinin bulunduğunu ve dev boyutları nedeniyle avlanmalarının kolay olduğunu açıkladılar. Bu fareler, insanların bu zorlu koşullarda hayatta kalmaları için can kurtarıcı rolü üstlenmişler.