Sosyal Medyadaki Arkadaşlarınız Sizi Günden Güne Nasıl Tüketiyor?

32
14
6
3
2
Facebook'un sosyal medya tanımını hayatımıza soktuğu günden bu yana epey zaman geçti. Artık iletişim ihtiyacımızın büyük kısmını sosyal medya mecralarından karşılıyoruz. Bilim insanlarına göre bu durumun, kişiliğimiz ve yaşamlarımız üzerinde aklınıza bile gelmeyecek etkileri var. Gelin yapılan son araştırmayla, nasıl dışlandığımızı daha iyi anlayalım.

Facebook, Instagram, Twitter, Snapchat ve hatta WhatsApp. Her gün, günün her dakika ve saniyesinde bu servisleri kullanan milyarlarca insan var. Gün içerisinde sosyal medyaya ayırdığımız vakit, ailemize, dostlarımıza ve en önemlisi de kendimize ayırdığımız vakitten daha fazla. 

Peki hiç sosyal medyayı kullanırken, aslında sosyalleşemediğinizi, gerçek dünyadan giderek dışlandığınızı fark ettiniz mi? Yeni bir araştırma tam olarak bu konu üzerinde duruyor, bu hissi şirketlerin daha çok reklam göstermek üzerine kurguladığı reklam modeline dayandırıyor. Artık ana sayfalardaki akışın, gönderilerin sonu gelmiyor, öyle değil mi? Uzmanlar bu hisse “sosyal dışlanma” adını veriyorlar.

Sosyal medyadayken kendimizi daha aktif, daha iletişime açık, daha sempatik (ya da nasıl istiyorsak öyle) hissedebiliriz. Buffalo Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde görev yapan Doç. Dr. Michael Stefanoe’ye göre bu hisler aldatıcı. Stefanone, “Bulgularımız dikkat çekici. Bu teknolojileri her gün kullanıyoruz. Kullanıcılar kendi ağları hakkında bilgi alıyorlar, mecralar da zaten bunun için tasarlandı. En nihayetinde insanların refahı üzerine olumsuz etkileri var” diyor. 

En çok endişeye neden olan konu, sosyal medyadaki sosyal dışlanmanın sınırsız olması. Ayrıca mecralardaki tasarım gereği, bilgiyi genellikle en yakın arkadaşlarımızdan alıyoruz. Böylece elde ettiğimiz bilginin doğruluğuna olan inancımız artıyor. Bu alışkanlık ise durumu bambaşka bir noktaya getiriyor. 

Araştırmacılar, sosyal medya mecralarının, bireylerin duyguları üzerinde nasıl bir etkiye sahip olduğunu, bu duyguların günlük hayatımızı nasıl etkilediğini merak ettiler. Çoğu kişi için pek de önemli bir konuymuş gibi gözükmüyor olabilir, ancak bilim insanlarına göre sosyal dışlanmanın psikolojik ve fizyolojik etkileri olabilir. Hatta sosyal dışlanma yaşayan bireylerin olduğu bir toplumda bu etkiler, sosyolojik çöküşün en büyük kaynağını oluşturabilir.

Sosyal medyadaki arkadaşlarımız, bilinçli olarak yapmasalar da bizi incitiyorlar. Araştırmanın sonuçlarına göre arkadaşlarımız hakkında sosyal medyadan edindiğimiz bilgiler, kendimizi kötü hissetmemize yol açıyorlar. 

Stefaone’ye göre sosyal dışlanma, bazı insanların diğerlerine istediklerini yaptırmak için kullanabilecekleri en güçlü araç olabilir. Bunu bir çocuğa söylenen “Eğer benim için şunu yapmazsan, seni parka götürmem” cümlesi gibi yorumlayabiliriz.

Evet, arkadaşlarınız sosyal medya üzerinden sizi parka götürmeyi vadetmiyorlar, ancak onlarla birlikte olmayı vadediyorlar. Karşılığında da onlar gibi olmanız bekleniyor. Kaç kişi sosyal medyadaki arkadaşlarıyla gerçek dünyada sık sık görüşüyor? Eminiz ki bu oran çok çok düşük. Peki kaç kişi sosyal medyadaki arkadaşlarıyla zaman geçirmek, vadedilene ulaşmak istiyor? Araştırmalara göre bu oran çok yüksek, ancak vadedilene ulaşan kişi sayısı çok çok az. İşte sosyal dışlanma hissi de bu boşluğu dolduruyor. 

Stafanone’ye göre bu noktada bireylerin öz farkındalık hissiyle, beynin kendi kendisini düzenleme işlevi devreye girmeli. Bu sayede kötü, olumsuz duyguların üstesinden gelmek mümkün. Sonuçta yaşadığımız hayatlar, sadece bir cihazın içerisinden ulaşabildiğimiz dünyada geçmiyor. 

Facebook gibi devlerin para kazanması, sosyal dışlanmaya mı bağlı?

Bildiğiniz üzere WhatsApp ve Instagram’ın sahibi olan Facebook, gelirinin %98’ini reklamlara borçlu. Hiçbir hizmet ücretli değil, kimse sizden para istemiyor. Karşılık olarak sadece daha çok zaman harcamanız, daha çok sosyal dışlanma hissine kapılmanız gerekiyor. 

Stefanone ve bir öğrencisi, bu sonuçlara ulaştıkları araştırma sırasında tipik bir denek grubu ve senaryo oluşturdu. 194 kişinin gönüllü olduğu deneyde, iki grup vardı. Gruplardan birisi, iki samimi arkadaşları tarafından dışlandıklarına dair paylaşımlar gördüler. Örneğin iki arkadaşınızın sizi çağırmadan dışarıya çıkıp Instagram’a Story atmaları gibi. (Muhtemelen yazının bu kısmına kadar gelenler, zaten bilişsel farkındalık düzeyine ulaşmış kişiler)

Diğer grup ise sosyal olarak dışlanmadıkları gönderileri gördüler. Sonuçlar, ilk grubun birinciye kıyasla daha olumsuz düşünce ve hislere kapıldıklarını gösterdi. 

Stefanone ve öğrencisine göre sosyal medyada öz farkındalık sahibi olmadan varlığını sürdüren çok fazla insan var. Bu da onların bireysel olarak daha yalnız, daha dışlanmış hissetmesine neden oluyor. Bu his her gün, günün çok büyük bir kısmı devam ediyor. Başlangıç olarak psikolojik bir çöküntüye giren birey, bu çöküntünün sonuçlarını fiziksel olarak da yaşamaya başlıyor.

Kaynak : https://phys.org/news/2018-09-facebook-friends-dont-theyre-daily.html
32
14
6
3
2
Emoji İle Tepki Ver
32
14
6
3
2