Üstelik bu durum, yalnızca bizim ülkemizle de sınırlı değil; dünya çapında klasikleşti.
Peki neden futbol kulüpleri kendilerine simge olarak bir hayvan tercih ediyor olabilir?
Her bir simge, bir hikâyeye dayansa da sebepleri temelde aynı.
Takımların bir kısmı sembollerini hayvanların çeşitli özelliklerinden, bir kısmı da kentlerin tarihinden alıyor. Hediyelik bir eşyada, formalarda ya da maçta takımı ateşleyen bir maskotta gördüğümüz bu basit ama etkili simgeler, birbirinden farklı anlamlar taşıyor…
Öncelikle hayvanlar, genel olarak insanlara sempatik görünürler. Böylece maskotlar, izleyiciler için odak noktası hâline kolaylıkla gelebilir. Kimi zaman da hayvanlar, güçlü bir karakteri ve benzer özellikleri sembolize edebiliyor. Tıpkı aslanın cesareti, kartalın özgürlüğü veya koala sadakati temsil etmesi gibi.
Hayvanlar, mitolojik anlamlar da taşır.
Hayvanlar, genellikle belirli özellikleri veya mitolojik anlamlarıyla kültürlerde yer ediniyorlar. Bir kulüp, maskot olarak seçtiği hayvanın özelliklerine dayanarak taraftarlarla güçlü bir bağ kuruyor.
Bunun yanında hayvan simgeleri, kulübün marka bilinirliğini artırmada önemli bir rol oynuyor. Taraftarlar, bu hayvan ile duygusal bir bağ kurabilir; böylece takıma da destek verirken aynı hassasiyetle yaklaşabilir düşüncesi hâkim.
Ülkemizdeki takımların simgelerinin çıkış hikâyeleri de bazı olaylara dayanıyor.
Beşiktaş’ın simgesi, bildiğimiz üzere bir kara kartal. Bu simgenin çıkış noktası, 1940-1941 sezonunda bir taraftarın tezahüratına dayanıyor. Şeref Stadı’nda Süleymaniye ile yaptığı maçta büyük bir beğeni alan takım, taraftar olarak maçı seyreden Mehmet Galin’in “Haydi kara kartallar, hücum edin!” diye bağırması ve 6-0 maçı almasıyla takımın sembolü hâline geldi.
Fenerbahçe simgesi kanarya da ünlü kaleci Cihat Arman’dan geliyor. 1939’da takıma transfer olan Arman, Türkiye’nin en iyi kalecisi olarak gösteriliyordu. “Uçan kaleci” olarak anılan Cihat Arman, sahaya çıktığı sarı formasıyla yine taraftarlardan birinin “kanaryama bak, yine uçtu” demesi, ardından basında da “sarı kanaryalar” olarak anılmaları, takıma sembolünü kazandırmış oldu.
Galatasaray’ın meşhur aslanı da yine oyuncuları Nihat Bedik’ten geliyor.
Takımın 8 yıl kaptanlığını yapan, oldukça başarılı bir oyunculuk hayatı geçiren Bedik, “Aslan” adını verdiği teknesiyle yarışlara katılıyordu. Futbolculuk döneminde de “Aslan Nihat” olarak anılan futbolcu, takıma kendi lakabını simge olarak vermiş oldu.
Bursaspor’un meşhur timsahı, 1992’de yedek yönetici olarak yer alan Lemi Keskin’in boğa yiyen bir timsah belgeseli izlemesinden geliyor. Ayrıca Majit Mususi’nin Intertoto Kupası’nda attığı golün ardından sevincini timsah yürüyüşüyle yapması, takımın simgesinde büyük rol oynadı.
Bu takımların yanında yine farklı takımların da hayvan sembolleri kullandığını biliyoruz. Gaziantep’in şahini, Kasımpaşa’nın martı, Gençlerbirliği’nin gelincik, Konyaspor’un çift başlı kartalı; Leicester City’nin tilkisi,Valencia’nın yarasa, Chelsea FC’nin aslanı bunların en bilinenleri…
Sizin aklınıza gelenler hangileri? Yorumlarda bizimle paylaşmayı unutmayın!
İlginizi çekebilir:
