Stonehenge’i gizemli kılan en büyük etmen, çevresinde onlarca yıldır devam eden arkeolojik kazılara rağmen önemli bulgulara erişilememesi oldu. Avrupa medeniyetleri hakkında bilimsel olarak kanıtlanmış çok fazla bilgiye sahipken, insanoğlu yaklaşık 100 yıldır, tuhaf şekilde sıralanmış kayaların verdiği mesajı alamadı.
Oxford Üniversitesi ve bir grup uluslararası bilim insanının yaptığı son çalışmalar, bölgede bulunan ve 4400 ila 5000 yıl öncesine tarihlenen arkeolojik kalıntıları merkezine alıyor. Ayakta duran taşların Batı Galler’de bulunan bir taş ocağından taşındığı söyleniyor. Bulunan taş ocağı ve Stonehenge arasında 200 kilometrelik bir mesafe var.
Stonehenge kazı sahasında gömülü kalıntılar son derece dağınıklar. Ayrıca bu kalıntıların bir kısmı da yakılmış durumda. Son araştırmalar kapsamında, 1920’lerde yapının çevresinde bulunmuş 25 kafatası ve insan kemiği de kullanıldı. Kimyasal analizler sonucunda 25 insandan 10’unun, hayatlarının son yıllarını Stonehenge çevresinde geçirmediği anlaşıldı. Bu insanlar, yapıdaki taşların kaynağı olduğu düşünülen Batı Galler’deki bölgenin izlerini taşıyorlardı.
Arkeologlar, Stonehenge’in bir süredir Galler ile bağlantısı olduğunu biliyorlardı, ancak bu bağlantı kesin bir şekilde kanıtlanamıyordu. Geçtiğimiz aylarda toprak katmanlarını inceleyen bilim insanları, taşların getirildiği güzergahı bulmuşlardı. Anıt çevresinde bulunan insanların Stonehenge’in bulunduğu Wessex bölgesinden ve Galler’den olmaları ciddi bir kanıt sayıldı.
Bugün Stonehenge, bir dünya Mirası olarak İngiltere’de turistlerin akınına uğruyor. Böylece insanlık tarihinin büyük gizemlerinden birisi daha, aslında kendinde gizli olan cevabı bizlere sundu, belki de biz yeni görebildik.