İnsanların “Ağzı torba değil ki büzelim.” dediği konulardan biri de verilen ebeveynlik dersleri. “Tek çocukla kalma, bir kardeşi olsun.” söylemlerine, “Bu çocuk tek büyüdüğü için şımarık.” gibi yorumlar da eklenince işin tadı kaçıyor.
Tek çocuk sahibi olmak veya tek çocuk olmak birçok kişiyi ürkütse de bu sendromun varlığını destekleyen çok az bilimsel kanıt olduğunu bilmelisiniz. Şehir efsanesinden ibaret olan “tek çocuk sendromu” hakkındaki gerçeklere gelin beraber bakalım.
Kim attı ortaya bu sendromu? Eminim birçok tek çocuğun söyleyeceği şeyler vardır.
Tek çocuk sendromu kavramı, 1800’lü yıllarda G. Stanley Hall ve EW Bohannon isimli iki psikolog tarafından ortaya atılıyor. İki psikolog, 200 kişilik bir anket düzenleyerek bu sonuca varmakla kalmayıp üstüne bir de bu duruma “başlı başına bir hastalık” diyor. İkiliye göre tek çocuklar; bencil, şımarık, uyumsuz, yalnız, otoriter ve antisosyal oluyor.
Psikologlar, 1900’lerde araştırmalarını yayımlıyor ve kardeşi olanların zihinsel olarak daha sağlıklı olduğuna karar veriyor. O dönemdeki aileler de bu araştırmaya inanarak tek çocukla kalmama eğilimine giriyor ve art niyetli düşünceler gitgide yaygınlaşıyor.
Efsaneyi çürütecek birçok farklı çalışmalar yapılıyor.
Alışılagelmiş tek çocuk olmaktan muzdarip Psikolog Toni Falbo, 1986’da bir araştırma gerçekleştiriyor. Araştırmada, kardeşi olan ve olmayan çocuklar arasında fark bulamıyor. Tek bir şey hariç. O da tek çocukların, kardeşi olan çocuklara kıyasla ebeveynlerine karşı daha güçlü bağlar beslediği.
Bu araştırmadan yola çıkan Andreas Klocke ve Sven Stadtmüller, 10 bin Alman çocuğu analiz ediyorlar. 2018’de yaptıkları araştırmada çocukların ebeveynlerinle konuşmasının ne kadar kolay olduğuna bakılıyor. Araştırma sonucunda ise tek çocukların %25, ilk çocukların %24, ortanca çocukların %20, en küçük çocukların ise %18’inin ebeveynleriyle ilişkisinin iyi olduğu gözlemleniyor.
Aile politikasında tek çocuk bulunan Çin’de de yapılan araştırmalar var.
Southwest Üniversitesinden Psikolog Jiang Qiu liderliğindeki araştırmacılar, tek çocuk olan 126 öğrenciyi ve kardeşi olan 177 öğrenciyi inceliyor. Çocuklar, düşünme yeteneği ve kişilik açısından ele alınıyor.
Yaratıcı düşünce testine de giren çocuklarda görülüyor ki tek çocuklar, esnek düşünerek sorunlara daha yaratıcı çözümler buluyor. Bunun nedeninin ise tek çocukların kardeşleri olmaması sebebiyle kendilerine güvenmek olması gösteriliyor.
MR testleri ise bir başka gerçeği daha ortaya çıkarıyor. Tek çocukların beynindeki hayal gücü ve yaratıcılıkla ilgili alanlarda daha fazla gri madde bulunuyor.
Peki neden sendromda olan bazı özellikler gerçekten tek çocuk olanlarda var?
Bunun başlıca sebebi tabii ki toplumsal dayatma. Uzun yıllardır süregelmiş tek çocuk kavramları herkesin içine işlemiş durumda. Bu da ister istemez çocuk yetiştirmeye yansıyor.
Ebeveynler çocuklarına şaka yollu bile tek çocuk sendromu hakkında bir şeyler söylese bu çocuğun gelişimine yansıyabiliyor. Çocuklar söylenenler ile beyinlerinde hatalarının veya gelişimsel engellerinin kardeşi olmamasından kaynaklı olduğunu düşünebiliyor.
Tek çocuk sendromunu kanıtlayan yeterli belgeler olmadığı gibi bunun bir yetiştirme tarzı olduğunu unutmamak gerek. Önemli olanın kardeş sayısı değil ebeveynlikle alakalı olduğunu bilmek, çocuklarda “Tek çocuğum, o yüzden böyleyim.” algısını kırmada önemli bir adım.