Teknoloji her geçen gün biraz daha ilerliyor. Teknoloji ile birlikte otomobiller de her geçen gün biraz daha gelişiyor. Öyle ki; birkaç yıl sonra içinde direksiyon bulunmayan otomobilleri yollarda görmeye başlamak çok da şaşırtıcı olmayacaktır. Peki teknoloji bu kadar geliştiği halde neden daha sağlam otomobiller üretilmiyor?
Peki çok ‘sıradan’ vatandaşın aklına takılan bu soru, bir zamanlar otomobilleri tasarlayıp geliştiren mühendislerin de ilgisini çekiyordu. Bu durum, 1940’lı yıllar ile 1960’lı yıllar arasında otomobillerin bu yönde geliştirilmeye çalışılmasına ve söz konusu yıllarda kaya gibi sağlam otomobillerin üretilmesine neden olmuştu.
Otomobiller kazalardan sapasağlam çıkıyorlardı fakat içindekiler ölmeye devam ediyorlardı. Bunun nedeni ise otomobillerin kaza sırasında oluşan enerjiyi ememeleri ve eylemsizlik yasası gereği aracın içindeki hareketlerine devam etme eğiliminde olmaları. Yani araç kaza yapınca duruyordu ancak içindekiler gitmeye devam ediyordu.
Astronotlar, uzaya çıkışları sırasında 5 G, uzaydan Dünya’ya dönüşleri sırasında ise 10 G kuvvete maruz kalırlar. Bu sapasağlam otomobillerin içindeki yolcular ve sürücü ise kaza anında 15 G’ye varan bir ivmeye maruz kalıyorlardı. Eğitimsiz bir insanın yaklaşık 5 G’ye kadar dayanabileceğini düşünürsek kazanın sonucunu söylememize gerek yok.
Daha sağlam otomobil üretmenin daha güvenli otomobil üretmek anlamına gelmediğini fark eden üreticiler, çalışmalarını kaza anında ortaya çıkan enerjiyi emebilecek otomobiller üretmeye yönlendirdiler. Bu nedenle günümüz otomobilleri kaza anında akordeon misali ezilerek enerjiyi emerler. Emniyet kemeri ve hava yastığı ise araç içindekilerin hayatta kalmasına yardımcı olur.