Sosyal medyadaki her hareketimizin, hangi içerikleri tükettiğimizin şirketler açısından değerli bir veri kaynağı olduğunu biliyoruz. Bu bilgilerin de kullanıldığı reklamcılık modelleri sayesinde ilgi alanlarımıza uygun reklamlar görüyoruz. Ancak TikTok hakkında, eski çalışanları tarafından yapılan bir itirafa göre hakkımızda toplanan veriler sadece alışkanlık ve davranışlarla ilgili değil, cinsel yönelimler de işin içinde.
LGBTQ bireyleri etiketleyen listeye çok sayıda TikTok çalışanı ulaşabiliyor, Çin’deki çalışanlar ise listenin izinlerini düzenleyebiliyorlar:
Konu hakkında Wall Street Journal’a açıklamada bulunan bir TikTok sözcüsü, böyle bir listenin varlığını kabul etti, ancak 1 yıl öncesine dek tutulduğunu ve 1 yıl önce silindiğini belirtti. Ayrıca TikTok’un ABD’de yaşadığı gerilimler hakkında da açıklamalarda bulunan sözcü, uygulamanın herhangi bir kullanıcıyı takip etmediğini, Çin hükümetinin kullanıcılar hakkında hiçbir zaman bilgi talep etmediğini belirtti.
Bu rapordan yola çıkan ABD’li yetkililerin uygulamayı yasaklamak için somut bir delile ulaşabilecekleri söyleniyor. Eğer ABD, böyle bir karar alırsa ilgili rapor; birey hak ve özgürlükleri kapsamında benzer hukuki standartlara sahip pek çok ülke tarafından referans alınabilir.
2021 yılında algoritmasında değişikliğe giden TikTok, kullanıcıları tanımlayan etiketleme sisteminden vazgeçtiğini açıklamış; belirli içerik kümelerini sayılarla tanımladığı bir sisteme geçiş yapmıştı. Diğer taraftan TikTok algoritmasının kullanıcılara daha hızlı viral olup etkili paylaşımlar yapma olanağı tanıdığı bu algoritma, hızlı yükselişinin ardındaki en büyük stratejik başarı olarak görülüyor.
Tüm gelişmeler yaşanırken TikTok'ın bireysel hak ve özgürlükleri desteklemek için #ThisIsMe adındaki bir kampanyaya destek verdiği biliniyor. Söz konusu açıklamalar doğruysa ki TikTok da kabul ediyor; şirketi iletişim politikalarıyla veri toplama politikaları arasında ciddi farklar var.
