Her Konuda En İyisi Olmak İçin Çabalamanın Yarattığı Psikolojik Kriz: Toksik Mükemmelliyetçilik

7
1
0
0
0
Herkesin hayatta en az bir kere, bir konunun üzerine aşırı düştüğü olmuştur. Ancak bazı insanlar, saplantılı biçimde sürekli her şeyi mükemmel yapmak isteyebiliyor ve bu durum toksik bir hal alıyor. Peki nedir bu toksik mükemmelliyetçilik?

Mükemmelliyetçi olan çoğu insan, kendisinden ve çevresinden hep daha yüksek bir performans bekleyebiliyor. Çoğu zaman da bunlar, gerçekçi olmayan beklentiler oluyor. 

Dozunda mükemmelliyetçilik, iş yaşamında kişiye başarı getirirken, bunun aşırı, yani toksik bir boyuta ulaşması, bireyin kendisine ve çevresindekilere zarar verebiliyor. Çünkü bu insanlar için artık bir şeyi mükemmel yapmak değil, mükemmelliyetçiliğin kendisi hedef haline gelebiliyor. O zaman gelin, bu insanların özelliklerine bir bakalım. 

Toksik mükemmelliyetçilik, kişinin hedeflerinin dış koşullar tarafından belirlenmesine yol açıyor.

Toksik Mükemmelliyetçilik

Kanadalı psikologların yaptığı uzun soluklu bir araştırmaya göre mükemmelliyetçiliğin sağlıklı olanı, kişinin kendisine başarabileceği gerçekçi hedefler koyması, kendini geliştirmeye hevesli olması ve yaşıtlarıyla aşırıya kaçmayacak şekilde rekabet etmesiyle ilişkilidir. Yani bu durumun daha sağlıklısı, bir topluluk içerisinde kişinin diğerleriyle çözüm odaklı iletişim kurmasına yol açabiliyor.  

Ancak işler ters gittiğinde, bu durum olumsuz sonuçlar doğuruyor. Nasıl mı? İngiltere'deki Bath Üniversitesinde yapılan bir çalışmada, toksik mükemmelliyetçiliğin resmen bir moda olacak kadar arttığı tespit edildi. Hatta araştırmacılar bu yükselişin, sosyal medyayla bağlantılı olabileceğini öne sürüyor. Çünkü orada insanlar, hayatlarını olduğundan daha farklı ve daha güzel gösterme çabası güdebiliyor.

Bu da diğerlerinin, 7/24 kendilerinden daha mükemmel olduğunu düşündükleri bir yaşamı, dijital ekrandan seyredip 'en iyisi olma' baskısı hissetmelerine yol açıyor. Hatta araştırmacılar bu tarz bir zihniyetin, depresyona, aşırı kaygıya ve intihara yol açabileceğini söylüyor. 

Toksik mükemmelliyetçilik

Bu durumdan muzdarip kişiler, dış çevrede olup biten her şeyin baskısını ve endişesini üzerlerinde hissedebiliyor. Aslında bir nevi; her kişi, olay, durum ve nesne onları daha iyisini yapmak adına harekete geçirmeye yetebiliyor. Çünkü bu bireylerin bilinçaltında, ''ya bunu başaramazsam'', ''ya yetersiz kalırsam'' şeklinde düşünce kalıpları yatıyor. Keza bu yetersizlik ve başarısızlık endişesinin arka planında da kimsenin bilmediği gizli bir reddedilme korkusu olduğunu söyleyebiliriz.

Bu kişiler, hayatla ilgili gerçekçi düşüncelere ve hedeflere de sahip değildir. Neden mi? Çünkü kendileri için değil, başkalarının gözündeki ''mükemmel imaja'' bürünebilmek için yaşarlar. Bu durum da kişiliklerinden ve karakterlerinden çoğu kez ödün vererek başkalarının beğenilerine, isteklerine yönelik bir kimlik inşa etmelerini sağlar diyebiliriz. Velhasıl bu davranışın altında da yanlış bir inanç yatıyor; o da bu kişilerin hayatta her sözün, davranışın ve eylemin mükemmel olacağına/olması gerektiğine inanıyor olmasıdır.

Bu kişilerin en dikkat çekici özelliği ise eleştirilmeye karşı aşırı hassas ve tahammülsüz olmaları.

Narsisizm

Bu kişiler çoğu zaman kendi kusurlarını aslında kendilerinde değil, başkalarında olan bir eksiklikmiş gibi algılayabiliyor. Yani kendilerinde eksik olan, geliştirmeleri gereken yönlerini kabul etmek yerine karşılarındaki kişiye, bunu onların yetersizliğiymiş gibi yansıtıyorlar. Bu insanlar hem özel ilişkilerini hem de iş ilişkilerini yürütmekte zorlanabiliyor. Bir kere en önemlisi; bu bireyler, hiçbir şekilde eleştiri kabul etmedikleri için diğerlerinin kendilerine yönelik olan eleştirilerini bir tehdit gibi algılayabiliyor. Böylece o insanlar onların gözünde potansiyel düşmanlara dönüşebiliyor.

Bu kişiler hiçbir şekilde olumsuzluğa gelemiyor. Bu nedenle her konudan, olumlu bir sonuç elde edebilmek için insanüstü bir gayret sarf edebiliyorlar. Ayrıca yaptıkları işin dış çevre tarafından onaylanması, onlara doğru yolda olduklarını hissettiriyor. Aksi takdirde dışarıdan tepki alamadıklarında daha çok performans gösterip daha çok insanın gözüne girmeye çalışabiliyorlar. Bu çaba da yukarıda bahsettiğimiz gibi, iç dünyalarında yoğun bir yetersizlik duygusu ile mücadele etmelerinden kaynaklanıyor.

Ulaşılmaz hedefler belirlersen, kendini gerçekleştiren kehanete yakalanman pek de zor olmaz.

Toksik mükemmelliyetçilik örneğini bulabileceğiniz bir film: Siyah Kuğu

Aslına bakarsanız bu kişiler, başarısız olmaktan öylesine korkuyor ki kendilerine zaten ulaşamayacakları hedefler koyup bu korkularını doğrulamış oluyor. Bu durum da bir müddet sonra kişilerin tükenmiş ve yorgun hissetmelerine yol açıyor. Olumlu bir sonuç elde etmek için çok çalışmak, arada bir kişinin durup dinlenmesini gerektirir çünkü sonra tekrardan çalışacak enerjiyi kendisinde böylece bulabilir.

Ancak bu sorundan muzdarip bireyler, hiç ara vermeden çalıştıkları için enerjileri bir yerden sonra tükeniyor ve başarısız olmaları kaçınılmaz oluyor. Bu insanların, ''ya hep ya hiç'' mantığından vazgeçip hayata bazen orta yollu-ölçülü bir çizgiden bakmayı da öğrenmeleri gerekiyor.

Ya hep ya hiç

Ayrıca bu bireyler, olayları aşırı genelleme yapmak gibi bazı toksik özelliklere sahip oldukları için hayattaki gri penceleri de göremiyorlar. Böylece bu kişiler, sosyal çevreleri tarafından ''katı ve değişmez'' tutumdaki insanlar olarak adlandırılabiliyor. Bu özellikleri de onların sosyalleşirken, diğerleriyle girdikleri diyaloglarda tartışmalar yaşayıp yalnızlaşmalarına yol açabiliyor. Psikologlara göre bu kişilerin, kendileriyle ilgili bir farkındalık kazanmaya ihtiyaçları var.

Uzmanlar onların, yaptıkları işlerde çok büyük başarılar elde edemeseler bile yine de kendilerini takdir etmeyi bilmeleri gerektiğini söylüyor. Ayrıca terapistlere göre, kendilerinden ve hayattan beklentilerini düşürmeleri, stresten, üzüntüden ve endişeden uzaklaşmalarına yardımcı olabiliyor. O nedenle bu kişilerin, düzenli psikolojik terapi almalarında fayda olduğunu söyleyebiliriz. 

7
1
0
0
0
Emoji İle Tepki Ver
7
1
0
0
0