Tüm Dünyanın Türkiye'ye İmrenmesini Sağlayan Bor Madeni Neden Bu Kadar Önemli?

125
31
16
7
2
Yerli Üretim Tarihi yazı dizimizin bu haftaki köşesinde, Dünya’daki toplam rezervinin çok büyük bir kısmının Türkiye’de bulunduğu bor madenine yakından bakıyoruz. Ülkemizdeki keşfi ne zaman yapıldı, bor nasıl bu kadar öneme sahip oldu, en önemlisi de bor ile neyi ne kadar üretebiliyoruz? Gelin sorularımıza hep birlikte cevaplar bulalım.

Kimyasal olarak aslında bir tuz olan bor madeni, toplamda 230 farklı çeşide sahip önemli bir mineral. Sanayi alanında pek çok alanda ham madde olarak kullanılabilen bor madeni, cam ve seramikten tutun ilaç üretimine kadar geniş bir kullanım yelpazesine sahip. Dünya’da tespit edilmiş toplam bor madeni miktarının %72,8’i Türkiye’de bulunuyor. Yani ham madde açısından oldukça avantajlı bir konumdayız.  

Yerli Üretim Tarihi köşemizde bugün borun Türkiye için neden bu kadar önemli olduğu sorusuna cevap arıyoruz. Bunun için bor madeninin kökenine iniyor, Anadolu'daki keşfinden ülkemizdeki üretim çalışmalarına kadar uzanan yolcuğa çıkıyoruz.

Kaşif Marco Polo ve bor madeninin 4000 yıllık yolculuğu: 

Tibet dağlarının yüksek bölgelerinde yaşayan insanlar, 4000 bin yıl önce ilk kez bor ile tanıştılar. Tibet’te tuz olarak kullanılan bu mineral, zamanla farklı coğrafyalarda da yaygınlaşmaya başladı. Mısırlılar ilk kez mumyalama işlemlerinde kullandılar, antik Roma’da cam üretimi yapıldı. Cam, bugün borun hala en çok kullanıldığı alanlar arasında yer alıyor.  

1254 ve 1324 yılları arasında yaşamış İtalyan gezgin ve kaşif Marco Polo, Tibet’e geldiğinde borun kültürel bir yer kazandığını gördü, onu Avrupa’da sanayisine kazandıran kişilerden oldu. Borun kimyevi yapısını çözüp onu ilaç üretimine kazandıran ilk kişiler ise Arap bilim insanları oldular. 18. yüzyıl başlarında, İngilizler tarafından “borik asit” denilen bor kaynaklı bir asit üretimi yapılmıştı. Sonraki yüzyılda ise İtalya’da borik asit üretimi başladı, böylece borun sanayideki önemi yükseldi.

19. yüzyıl ise borun tam anlamıyla dünya sanayi ve ticaretine kök saldığı yıl oldu. ABD, kısa sürede dünya bor ihtiyacını en çok karşılayan ülke haline geldi. Aynı yüzyılda, Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde de bora yönelik hareketlenmeler başladı.  

Anadolu’da borun keşfi, kaptırılan fırsatlar, çöken bir devlet: 

Fransız mühendis Camille Desmazures, İstanbul’da bulunduğu sırada mermerden yapılmış bir heykel hediyesi aldı. Bu hediyenin kayaç yapısını merak eden mühendis, şüphelerinde haklı çıktı. Zira heykelin yoğun miktarda boraks maddesi içerdiğini anlamıştı. Bu keşif, Anadolu’da bor madeninin bulunduğu anlamına geliyordu.

Fransız mühendisin heykeli, Balıkesir’in Susurluk ilçesinde bulunan Sultan Çayırı’ydı. Mühendis apar topar bu bölgeye geldi, bor madeni rezervlerine ulaşmış oldu. Yani Anadolu’daki boru, ülkeyi ziyaret eden bir Fransız, şans eseri keşfetmişti. Daha o zamanlarda kimse, Türkiye’deki diğer rezervlerin farkında bile değildi. 

Fransız mühendis ve bir ortağı, Osmanlı’da yetkiyi alınca Balıkesir’deki ilk bor işletmesini kurdular. Fransızlar, yaklaşık 20 yıl boyunca ülkemizdeki boru çıkarıp, Avrupa’ya sattılar. Osmanlı ise kapitülasyonlar gibi farklı koşulların baskısıyla, ticari ve diplomatik bir çöküntü sürecine girdi. Borun önemi devlet yetkileri tarafından geç de olsa anlaşıldı, ancak iş işten geçmiş durumdaydı. Bor, 1885 yılına kadar Fransızların kontrolü ile çıkarılıp satıldı. Sonrasında artık güçsüz düşen Osmanlı’nın bor üretimi yapacak gücü kalmadı. 

Osmanlı’nın üst mevkilerini, yabancı devletlere ajanlık yapan yöneticiler ele geçirmişlerdi. Bu hakimiyet, tüm ticari alanlarla birlikte onlara, maden işletmeleri konusunda da istediklerini yapabilme fırsatını verdi. O dönemlerde Türk şirketlere gerekli resmi izinlerin verilmediği, yabancı şirketlerin Anadolu’da kolayca izin alabildikleri söyleniyor. 

Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı dönemdeki bor mücadelesi: 

Yurdun dört bir yanını politik, diplomatik olarak ele geçiren yabancı devletler, askeri olarak da planlar yapmaya başlayınca kurtuluş mücadelesi vermenin gerekliliği ortaya çıkmıştı. 1919 yılında başlayan Milli Mücadele dönemi, ticari ve ekonomik olanda kendisini göstermeye başladı. Doğal kaynaklarımızı kontrol etmek isteyen devletler, ülkemizde demir yolları inşa etmeye başladılar. Olabildiğince yerli ve milli sermaye ile kendi imkanlarımızı geliştirmek gerekiyordu. Nuri Demirağ gibi isimler de işte bu dönemde ortaya çıktılar.  

Genç Türkiye’yi, önceki yıllardan miras kalan ticari işgalden kurtarmak, cephelerdeki mücadeleden daha zordu. 1904 yılında İngilizlerin kontrolüne geçen bor madenleri, ancak 1935 yılında kurulan ETİBANK sayesinde Türkiye’nin kontrolüne geçebildi. Mustafa Kemal Atatürk, Etibank’ın amacını “Ülkemizin yer altı kaynaklarını işletmek ve değerlendirmek üzere, sanayimizin ihtiyacı olan madenleri, hammaddeleri, enerjiyi üretmek ve her nevi banka muamelelerini yapmak” olarak açıkladı.  

Nitekim bu adımlar yeterli değildi. Bor madeninin çıkarılması için uygun teknolojik imkanlar gelişemiyordu. Yabancı şirketlerin ellerindeki teknolojilere sahip olmak adına anlaşmalar yapılmak zorundaydı. Memleket kurtulmuştu, ancak bor ticaretindeki yabancı hakimiyeti devam ediyordu. 

1950 yılına değin ülkemizdeki tek bor madeni işletmecisi ABD’li şirket US Borax oldu. O döneme kadar bu şirket, ülkemizden yıllık 15 ila 16 bin ton bor ihracatı yapıyordu. Şirketin yerli işletmecilerin satışları üzerinde baskılar uyguluyor, rekabetsiz bir şekilde bor ticaretini kontrol etmeye devam ediyordu. Türkiye’nin gücü artmaya devam edince, uluslararası anlaşmalardan çekinen US Borax, topraklarımızdaki üretimini durdurmak zorunda kalmadan Türk işletmecilere hisse vermeye başladı.

50’li yılların sonunda, ülke sınırları içerisindeki bor madeni arama çalışmaları hız kazandı. Yerli şirketlerin atılımlarıyla bor madeni için rekabet ortamı gelişmeye başladı. 1998 yılında ülkemizin doğal kaynaklarının en büyük işletmecisi olan Etibank, yapılan düzenlemelerle Eti Holding A.Ş. adını aldı.  

2004 yılına geldiğimizde Eti Holding, yeni düzenlemelerle Eti Maden İşletmeleri Genel Müdürlüğü yapısına büründü. Eti Maden, 2840 sayılı kanunla bugün ülkemizdeki bor işletmelerinin her türlü faaliyetinden sorumlu olan bir kurum. Eskişehir’in Kırka ilçesinde “tinkal” tipi bor; Kütahya, Balıkesir ve Bursa’da ise “kolemanit” ve “üleksit” tipi bor madeni rezervleri Eti Maden kontrolü altında işletiliyor. 2017 yılında yayınlanan raporlara göre ülkemizde yıllık 2.7 milyon ton rafine bor üretimi yapılıyor. 

Bor madeni Türkiye’de cam, seramik, deterjan, tutkal, tarım ilaçları üretiminde kullanılıyor. Türkiye içerisindeki bütün bor ihtiyacı bugün kendi rezervlerimizden karşılanıyor. Eti Maden, ülkemizin en yüksek ihracat rakamlarına sahip olan 15. Şirketi konumunda yer alıyor.  

Ülkemizdeki bor üretiminin son durumunu öğrenmek için, Balıkesir’deki madenlerden birisini ziyaret ettiğimiz videomuzu aşağıdan izleyebilirsiniz: 

Yerli Üretim Tarihi serimizin önceki bölümlerine aşağıdaki listeden ulaşmanız mümkün:

125
31
16
7
2
Emoji İle Tepki Ver
125
31
16
7
2