Enflasyon, fiyatların genel düzeyinin sürekli bir artış göstermesidir. Örneğin; aylık enflasyonun %5 olması, fiyatların genel düzeyinin önceki aya göre %5 arttığını gösterir. Enflasyon düştüğünde ise fiyatlar daha az artar, insanların alım güçlerinin daha az azalması da istikrar ve refahı sağlar.
Ama zaten Türkiye'de yaşayan her birey bunları hatim etmiş durumda olduğu için "yüksek enflasyon"un sonuçlarını uzun uzun açıklamaya pek gerek yok. Biz çok yabancı olduğumuz "0 enflasyon" durumuna değinelim:
Enflasyonun sıfır olması, hatta eksilere inmesi iyi bir şey mi, yoksa kötü mü?
Düşük enflasyon ya da deflasyon(fiyatların sürekli düşmesi) tüketiciler tarafından bir süreliğine hoş karşılanabilir, ne de olsa market sepetleri daha ucuza dolacaktır. Fakat enflasyonun uzun süre çok düşük olması bazı şeylerin yolunda gitmediği anlamına da gelebiliyor.
İstihdam ve ücret artışı, talep yönüyle oluşan enflasyonla ilişkilendirilen en önemli ekonomik değişkendir. Yani bir ülkede istihdam arttıkça ücretler yükselir ve bu da tüketim harcamalarını artırır. Artan talep sonucunda da mal ve hizmetlerin fiyatı artar.
Ancak arzu edilen istihdam artışı yakalanamadığında enflasyon yaratacak bir ücret baskısı da oluşmaz. Tüketim harcamaları yükselmediği takdirde şirketler yeni yatırım kararlarını gözden geçirir ve bu da istihdam artışının önünde engel oluşturur.
Böylelikle ekonomideki düşük büyümeyi besleyen bir sarmal meydana gelir.
Ücretler düşük kaldığı için tüketim olmaz, tüketim olmadığı için mal fiyatları yükselmez, şirketler yatırım yapıp işe alım yapmaz, bu yüzden istihdam artışı sağlanamaz ve ücretler de yükselmez. Bütün bunlar da sarmalı başa döndürür.
Japonya çeyrek yüzyıldır süren bir "düşük enflasyon, zayıf büyüme" sarmalı içerisinde.
Deflasyon bir kez kurulduğunda değiştirmek zor olabiliyor. Japonya'da ekonomi büyüyemiyor, enflasyon sıfır dolaylarında geziniyor, faizler de sıfırın çevresinde dolaşıyor. Japonya Yen'e değer kaybettirip parasal genişleme politikasıyla enflasyonu yukarı yönlendirmeye çalışıyor fakat bu değişimin talep üzerinden giderek büyümeye yansıması zaman alıyor.
Enflasyonun ve faizin sıfır olduğu bir dönemde insanlar otomobil, buzdolabı gibi dayanıklı tüketim mallarını hemen yenileme gereği görmüyorlar. Çünkü böyle bir ortamda seneye almakla bugün almak arasında bir fark bulunmuyor.
Sıfır enflasyon ve sıfır reel faiz insanları harcama yapmaktan alıkoyan bir durumdur. Faizler de sıfırsa o zaman kredi kullanıp da o malı almanıza gerek yoktur. Bir sonraki yıl da yine sıfır faizle o krediyi alıp geçen yılki fiyattan aynı malı alabilirsiniz. Bu durumda hiç kimse harcama konusunda acele etmez. Öyle olunca da tüketim azalır, talep düşer.
%2 civarında bir enflasyon hedefi en iyisidir.
Buna ek olarak faizin de %2,5-3 düzeyinde olması, yani 0,5-1 puan arasında bir reel getiri içermesi en iyi durumdur. Yüksek enflasyon ve yüksek faiz, bunların ileride daha da yükseleceği beklentisi yaratarak talebi artıran ve dolayısıyla enflasyonu da faizi de yükselten bir ortama yol açıyor. Sıfır dolayında bir enflasyon ve faiz ise bu durumun devam edeceği beklentisi yaratarak insanların harcama yapmasını, talebin artmasını ve dolayısıyla ekonominin büyümesini engelliyor.
En kötüsü ise sıfır enflasyon ve yüksek faizdir fakat bu teoriktir, görülen bir durum değildir. Yüksek enflasyon ve sıfır faiz de kötüdür. Çünkü o zaman tasarruf sahibinin parasına el konmuş gibi olur.
Özetle; deflasyonun olduğu yerde talep yok demektir. Böyle bir durumda mallar elinde kalmasın diye üreticiler fiyatları düşürür. Talep yoksa üretim genişlemez, bu da milli gelirde küçülmeye neden olur. Tabii bu gelişmiş ülkelerdeki çok küçük enflasyon oranları için geçerlidir. Türkiye gibi yüksek enflasyon yaşayan ülkelerin deflasyon yaşaması lazım ki enflasyon düşsün.
- Kaynaklar: Mahfi Eğilmez, Economics Help, BBC