Bundan 6 ay öncesinde birinci derece doğal sit alanı olan, Türkiye’nin en güzel göllerinden Tuz Gölü kurumuş ve bu üzücü olay binlerce flamingo yavrusunun korkunç bir şekilde can vermesine neden olmuştu. Olayın sosyal medyada duyulması ve büyük tepki almasının ardından ise Konya Valiliği bir açıklama yapmış ve özel bir komisyon oluşturularak yavruların ölümüyle ilgili soruşturma başlatıldığını açıklamıştı. Ancak ülkemizde biz insanların sebep olduğu çoğu olay gibi bu konu da bir şekilde unutulmuştu.
Flamingo ölümleri ve Tuz Gölü'nün kuruması için bilinçsizce yapılan sulama uygulamaları sebep gösterilmişti
Yaptığı başvuruda Barbaros, valilikten “Söz konusu incelemeler kapsamında sorumlu kişiler saptanmış mıdır? Sorumlu kişilere herhangi bir cezai yaptırım ya da soruşturma uygulanmış mıdır? Söz konusu inceleme kamuoyuyla paylaşılacak mıdır? Flamingoların ölümüne neden olan olayların bir daha yaşanmasının önüne geçilmesi için gerekli önlemler alınmış mıdır?” soruları için cevap istedi. Valilikten gelen cevap ise şu şekilde oldu:
“Olay yerinden alınan örneklerin patolojik sonuçlarına göre herhangi bir zehirlenmenin söz konusu olmadığı anlaşılmıştır. İnceleme Komisyonu tarafından hazırlanan raporda; küresel iklim değişikliğinin ülkemizde ve özellikle Konya Kapalı Havzası’nda kendisini hissettirmekte olduğu, Tuz Gölü’nde yaşanan bu olayda küresel iklim değişikliği ile artan buharlaşmanın da etkisi olduğu, bu sebeplerle havzada yaşanan su sorununun, hayatiyetlerini devam ettirebilmek için suya ve besine ihtiyacı olan flamingoları olumsuz yönde etkilemekte olduğu, beslenme yetersizliği ve doğal seleksiyon neticesinde de belli sayıda flamingo ölümlerinin gözlendiği belirtilmiştir”Olayın yaşandığı sırada flamingo ölümleri için bölgede tarım yapan çiftçilerin göle olan su akışını bentlerle kesmesi ve yanlış sulama uygulamaları sebep gösterilmişti. Bundan bir ay öncesinde ise ülke tarım alanlarının yüzde 20’sini kapsayan Konya Ovası’ndan korkunç görüntüler gelmiş; başta çiftçilerin yeraltı sularını kaçak ve bilinçsiz bir şekilde kullanması sebebiyle oluşan devasa obruklar nedeniyle ovanın çökmek üzere olduğu bildirilmişti.
Göller kuruyor, Konya Ovası çöküşün eşiğinde
Geçtiğimiz günlerde ise TBMM’de oluşturulan “küresel iklim değişikliğinin etkilerinin en aza indirilmesi, kuraklıkla mücadele ve su kaynaklarının verimli kullanılması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporu” açıklanmış; 860 sayfalık raporda acil önlem alınmaması durumunda Eber, Akşehir, Burdur, Kulu, Bolluk, Beyşehir, Eğirdir ve Tuz Gölü’nün yok olmakla karşı karşıya olduğu bildirilmişti. Konya Ovası’nda yeraltı su seviyesinin her geçen yıl 1 metreden daha fazla düşmekte olduğunun belirtildiği raporda, “Yer altı su seviyesi düştüğü için dünyanın nazar boncuğu olarak tanımlanan Meke Gölü kurumuş, Konya Ovası’ndaki obruklarda su seviyesi en az 20-25 metre düşmüş, birçoğunda artık su bulunmamaktadır” şeklinde kaydedilmişti.
Öte yandan bu noktada neden meydana geldiği belli olan; suçsuz canlıların ölümüne neden olmasının yanı sıra yakında sırf kendi çıkarları için yeraltı sularını sömüren kişileri de olumsuz etkileyecek olan bu olay için hiçbir önlem alınmaması; dahası üstünün sanki sebebi yine biz insanlar değilmiş gibi ‘iklim krizi’ denerek örtülmeye çalışılmasına da değinmek gerekiyor.
İklim krizi uzun bir süredir dünya genelini etkiliyor olsa da böylesine toplu ve ani gelişen bir katliamın sebebinin sadece iklim krizi olamayacağını; bu süreci hızlandıran bir dış etkenin olması gerektiğini anlamak için üzerine çok da kafa yormaya gerek yok. Buna dur diyebilecek yetkililerin hiçbir şey yapmaması; son derece ciddi bir mesela olan iklim kriziniz önemsiz bir şeymiş gibi bu tarz önlenebilir konulara kılıf olarak kullanılması ise ayrı bir mesele. Anlayacağınız üzere kim ne derse desin insanlık, bencilliği sebebiyle tarihin en büyük kitlesel yok oluşuna yani kendi sonuna doğru körü körüne gitmeye devam ediyor ve bu şekilde de devam edecek gibi duruyor.
