Macera filmlerinde uçak havadayken bir felaket yaşanır, karakterlerden birisi düşme esnasında gerekli tuşlara basar ve güvenli bir iniş sağlar. Bu sahne genellikle değişmez ve karakter bir kahramana dönüşür. Peki gerçek hayatta bu durum yaşansaydı, insanlar film sahnesinde olduğu gibi şanslı olabilir miydi?
“Sadece birkaç tuşa basmak yeterli!” diye düşünenlere üzücü bir cevabımız var: maalesef sadece bu kadarı yeterli değil ve bizler de bir film karesi içinde yaşamıyoruz.
Düşen bir uçakta kokpit ekibinin tamamen etkisiz hale geldiğini düşünürsek, içindeki yolculardan biri bu uçağı kurtarabilir mi?
Birçoğumuzun düşündüğü şey: evet, kurtarabilir. Peki ama nasıl? Bu tıpkı tıp eğitimi almamış bir kişiye kalp ameliyatı yaptırmakla eşdeğer bir durum aslında. Ama bu durum sadece birkaç tuşa basmayı gerektiriyormuş gibi yanlış bir algı var. Hayır, sanılanın aksine uçaklar sadece kokpit otomasyonuyla sınırlı değil.
Günümüzde uçakların otomatik olarak uçuş gerçekleştirdiği gibi yanlış bir algı var. “Kendi kendine uçan” otomatik bir uçak, havacılık tarihinde henüz yok. İlerleyen yıllarda neler olur bilemeyiz elbette ama bu şimdilik sadece bir şehir efsanesi.
Pilotları resmin dışına almak bir nevi mesleğe hakarettir.
Eğer uçağı sıradan bir yolcu sıfır bilgiyle indirebiliyorsa neden pilotluk diye bir meslek icra ediliyor? Bu varsayım, farkında olmadan mesleği hafife almak oluyor aslında. İstisnalar elbette vardır; ancak genel olarak bir uçağı teknik bilgisi olmayan bir kişinin indirmesi mümkün değildir.
Uçaklar, otomobiller gibi doğrudan bir müdahale gerektirmeden komuta halinde hareket ediyor. Yani uçağın otomasyonu, pilotların komutlarına göre hareket ediyor. Pilot başında olmadan ve doğru komutlar verilmeden bir uçağın başarılı bir iniş yapması söz konusu değildir.
Pilotsuz uçaklar var, ama onlar şimdilik deneysel aşamalarda kullanılıyorlar.
2013 yılında İngiltere’de, bir uçağın pilotu hastalandığında uçağı bir yolcu indirdi. Ancak göz ardı edilen kısım şu ki, uçağı devralan yolcu zaten lisanslı bir özel pilottu. Bu yüzden bu gibi örnekler, medyada sansasyonel bir etki yarattığı için her şey “mümkünmüş” gibi düşündürebiliyor.
Mürettebatın olmadığı, bol panikli bir ortamda, uzaktan bir yönlendirme alarak iniş gerçekleştirilme ihtimali yok denecek kadar az. Elbette bir uçak, genellikle “Autoland” (Otomatik İniş Sistemi) sistemini kullanarak kendi kendine iniş yapabilir. Ancak bu da pilot kontrolünde ve programlı bir şekilde gerçekleşir. Kaldı ki otopilot sadece rüzgarın az olduğu koşullarda iniş yapabiliyor.
Yani anlayacağımız o ki bir uçağı sıfır bilgiyle güvenli bir şekilde indirmek, “tek bir düğmeye basar, günün kahramanı olurum” demek kadar kolay değil.
Bu deneyimi simülatörde yaşamış bir kişinin videosunu aşağıda izleyebilirsiniz.