Neredeyse her binişimizde “Acaba bu neden böyle?” diye sorgulayacağımız şeylerle karşılaştığımız uçaklarda, pilotların neden hep aynı tip güneş gözlüğü taktığını bile düşünebiliriz.
Ya da hosteslerin neden ellerini hep arkada bağlı tuttuğunu da muhtemelen daha önce düşünüp merak etmişsinizdir. Haydi şimdi tüm bu kafa karıştırıcı soruların cevaplarına bakalım.
Havacılıkla ilgili merak edilenler
- Pilotlar neden hep aynı güneş gözlüklerini takıyor?
- Uçağın kalkışı sırasında neden güneşlikleri açmamız isteniyor?
- İniş ve kalkışlarda neden bazen ışıklar söndürülüyor?
- Depreme uçakta yakalanırsak ne olur?
- Uçak kanatlarından çıkan, buhar benzeri beyaz dalgalar nedir?
- Hostesler, neden ellerini arkada tutuyor?
- Düşen bir uçakta en az hasarı almak için hangi koltuğa oturmalıyız?
- Uçaklar neden kara kutuların malzemesinden yapılmıyor?
Pilotlar, neden hep aynı tipte güneş gözlükleri takıyor?
Pilot gözlüğü modeli, 1900’lerin başında pilotların basit bir ihtiyacına yanıt vermek için ortaya çıkmıştı. Uçaklar yükseldikçe baş ağrılarına yakalanan pilotların kalın ve kenarları kürkle kaplı gözlüklerle görüşü de çok kısıtlanıyordu.
Sonrasında pilotlar için ideal bir gözlük geliştirilmeye karar verildi. Sonuç olarak hafif, yüzün büyük bir kısmını kapatan “pilot gözlüğü” dediğimiz modeller tasarlandı. Bu fonksiyonel ve hafif tasarım, pilotları epey rahatlattı. Günümüzde ise hâlâ hem bir moda olarak hem de işlevi için kullanılmaya devam ediyor.
Uçağın inişi ve kalkışı sırasında neden güneşlikleri açmamız isteniyor ki?
Uçuş kurallarının temel ilkeleri çoğu zaman güvenlikle ilgilidir. İstatistiklere baktığımızda ise uçak kazalarının en çok, iniş ve kalkışlarda olduğunu görebiliyoruz. Bu yüzden kabin memurları, olası bir terslik anında uçağın her yerini görerek yolcuları ona göre tahliye etmeli.
Kısacası güneşliklerin açık olması, host ve hosteslerin tehlike anında durumu daha hızlı kavrayıp ona göre hareket etmelerini sağlıyor.
Tamam güneşlikleri anladık, peki iniş ve kalkışlarda neden bazen ışıklar söndürülüyor?
Işıkların kapatılması da olası bir kaza durumuna yönelik alınan güvenlik önlemlerinden biri. İngiliz pilot Patrick Smith, bu durumu şöyle açıklıyor:
“Işıklar kapatılarak yolcuların gözlerinin karanlığa alışması sağlanıyor. Herhangi bir nedenle ortaya çıkan aniden kararan kabin, yolcuların kör olmasına kadar ulaşabilen sorunlara yol açabiliyor. Ayrıca karanlıkta, acil durum ışıkları da daha net seçilebiliyor.”
Gelelim bir diğer soruya, depreme uçakta yakalanırsak ne kadar risk altında oluruz?
Depremde açığa çıkan enerji, sismik dalgalar olarak adlandırılan dalgalarla yayılır. Bu dalgalar, hava ortamında hareket ettikçe yoğunluklarını yavaş yavaş kaybeder, yani tipik bir seyir yüksekliğine ulaştıklarında güçlerini epey kaybederler.
Ancak bu yine de risk altında olmadığımız anlamına gelmez. Sarsıntılar, volkanik aktivitelere neden olursa ve uçuş alçak bir seyir seviyesindeyse türbülansa yakalanabiliriz. Ayrıca büyük bir depremde havaalanı pistleri sıvılaşma sebebiyle hasara uğrarsa iniş sırasında da büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalabiliriz.
Uçak kanatlarından çıkan, buhar benzeri beyaz dalgalar nedir?
“Kanat ucu girdapları” denilen kanatların ucundaki dönel hava hareketleri, hava içindeki basıncın düşmesine sebep olur. Basınç düşünce, hava sıcaklığı da düşer. Havadaki su buharı miktarı yeterliyse bu soğuma, su buharının yoğunlaşmasına ve beyaz duman olarak görülen minik su damlacıklarının oluşmasına neden olur.
Ancak bazı durumlarda bu beyaz duman motorlardan da gelebilir. Uçağın motorlarının yanmasından kaynaklanan egzoz gazları yoğunlaşır ve beyaz bir duman oluşturur.
Hostesler, neden ellerini sürekli bir şey gizlermişçesine arkada tutuyor?
Hosteslerin; uçuşun güvenliğini sağlamak, yolculara yardımcı olmak ve anonsları yapmak gibi görevlerinin yanı sıra bir işleri daha var: saymak.
Uçağa binen yolcuları saymakla görevli olan kabin memurları, genellikle 100 ila 600 arasında değişen yolcuların doğru bir şekilde sayılması için ellerini arkada birleştirerek manuel bir tıklama sayacı kullanıyor. Tabii havacılıkta dış görünüşün önemi de eklenince ortaya böyle bir manzara çıkıyor.
Düşen bir uçakta en az hasarı almak için hangi koltuğa oturmalıyız?
Simülasyon olarak gerçekleştirilen bir çalışmada; hangi koltukta, hangi pozisyonda oturan kuklaların daha az hasar aldığına bakıldı ve uçağın arkasındaki orta koltukların, daha güvenli olduğu ortaya çıktı! Kokpite ne kadar uzaktaysanız, kurtulma şansınız da o kadar yüksekti.
Ayrıca son 35 senenin kaza raporları incelendiğinde de bu deneyin sonucu desteklendi. Uçağın arka tarafına doğru, çarpmanın şiddeti geriliyor ve önlere göre daha az şiddetli hissediliyor. Elbette bu durum kazadan kazaya ve uçaktan uçağa değişiklik gösterebilir.
Uçak kazalarının ardından sağlam kalan tek şey genellikle kara kutularken uçaklar neden kara kutuların malzemesinden yapılmıyor?
Kara kutular, uçuş veri kayıt cihazlarıdır ve çok dayanıklı malzemelerden yapılır. Ancak uçaklar da bu kara kutuların malzemelerinden yapılsaydı onları uçurmak çok daha maliyetli olurdu. Üstelik kanat esnemesi faktörü de önemlidir, uçaklarda kullanılan alüminyum, yüksek esneme kabiliyetine sahiptir.
Bunların yanı sıra kara kutunun malzemesi olan titanyum da can kaybını artırırdı çünkü o kadar yüksekten hızla yere çarpan sert bir uçağın içinden kurtulmak epey zor olurdu.
Bonus: Sadece 24 pilotun iniş yapmasına izin verilen bir havaalanı var! Neden ki?
Butan’da yer alan Paro Havaalanı, Himalaya dağlarının arasında yer alıyor. 2000 metre uzunluğuyla oldukça kısa olmasının yanı sıra deniz seviyesinden 2.235 metre yüksekte. Yani hataya izin vermiyor.
Bunların yanı sıra öngörülemeyen rüzgarlar gibi birçok faktör daha var. Tüm bu zorlu koşulların üstesinden gelmek için Butan Sivil Havacılık yetkilileri, Paro Habaalanı’na iniş yetkisini dünyada yalnızca yüksek vasıflı 24 pilottan oluşan seçilmiş ve sıkı eğitimden geçen bir grupla sınırlandırıyor.
Havacılık hakkında merak ettiğiniz diğer soruları da yorumlarda paylaşabilirsiniz.
Havacılıkla alakalı ilginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: