Bacak bacak üstüne atarak oturduğunuzu varsayalım. Biraz zaman geçtikten sonra bacağınızı hissetmediğinizi fark edersiniz. Çünkü hareketsiz kalan bacağınızda kan akışı normal seyrinde ilerlemiyordur. Ancak 7-8 saat kesintisiz bir uyku esnasında aynı uyuşukluk hissi neden olmaz?
Uykuda hissedilen uyuşukluk en fazla kolumuzun üstüne yattığımızda oluşan hissiyattan ibaret. Bırakın uyuşukluğu, bebek gibi rahatlamış olarak uyanıyoruz. Peki vücudumuz uykuda olduğumuzu biliyor mu da nasıl böyle bir tepki vermiyor?
Kanın pıhtılaşma mekanizmasının devreye girmiş olması böyle hissetmemize neden oluyor.
Kalp, dolaşım sisteminin en önemli parçasıdır. Kan, kalpten yola çıkarak arteriyel sisteme girer. Atardamarlarla ilgili olan bu sistemin damarları kalın kaslardan ve esnek lifli tabakalardan oluştuğu için normal damarlardan daha kalın bir yapıdadır.
Arteriyel sisteme ait damarların kalınlığı, içinde akan kanın basıncına dayanacak dirençte olmasını sağlarken, esnekliği ise kanı itmeye yarıyor. Kan da böylelikle vücudumuzda akıcı bir biçimde ilerliyor.
Kan, arteriyel sistemden sonra kılcal damarlara ve venöz sisteme, oradan akciğerlere ve sonunda tekrar kalbe varır.
Venöz sistemin damarları arasında gevşek yapıda olanlar var ancak içinde kapakçıklar olduğu için kan, geriye doğru akış sağlayamaz. Bu damarların içerisinde ince bir turnike var ve iskelet kaslarımızın yardımıyla kan, yer çekiminin tersine hareket ederek tekrar kalbe ulaşabiliyor.
Oturduğumuz esnada damarlarımızdaki kan, akciğerlere ve kalbe doğru ilerlerken yer çekiminin etkisiyle yavaşlar. Bu da vücudumuzda pıhtılaşma mekanizmalarını tetikleyebilir ve pıhtılaşma meydana gelir.
Uyuduğumuzda kan nasıl akıyor?
Damarlarımızdaki kan biz uyku pozisyonuna geçtiğimizde, otururken olduğundan daha rahat bir şekilde, yer çekimi ile mücadele etmek zorunda kalmadan akıyor. Ama tabii ki bu da sürekli yatarsak kan dolaşımının rahat akacağı anlamına da gelmiyor.
8-15 saat arasında yatmak gayet normal sayılırken bu süre 20 saati aştığında birtakım sorunlar ortaya çıkmaya başlar. İşte bu yüzden yatağa bağlı hastaların tedavisinde yatmanın pıhtılaşma ile ilgili etkileri göz önünde bulunduruluyor.
Peki oturduğumuzda dinamikler nasıl değişkenlik gösteriyor?
Evde otururken ya da bir seyahat esnasında uzun saatler boyunca oturmaya maruz kalmak kas aktivitemizi çok azaltıyor. Oturduğumuz esnada hareket etmediğimiz gibi dizlerimiz de bükülü bir vaziyette oluyor.
Bu şekilde uzun süre oturunca da kanın yukarı yöne akışı azalır. Bu da bahsettiğimiz pıhtılaşma sorununa yol açabiliyor. Bir pıhtı, damarların içinden geçip akciğere ulaşırsa pulmoner embolizm denen tehlikeli bir tür damar tıkanıklığına dahi yol açabilir.
İşte tam da bu nedenle uzun yolculuklarda sık sık ayağa kalkmak, masa başı işlerde çalışanlara da olabildiğince hareket etmek tavsiye ediliyor.