Neredeyse insanlığın kendini bildiğinden beri kullanılan bir vergi sistemi var. Bugün bizler, para olarak bunu ödüyor olsak bile eskiden insanlar, vergiyi türlü türlü şekillerle ödüyordu.
İdrardan tutun da meme vergisine kadar her şeyin vergisi halktan alınıyordu. Bunları duyduğumuzda içimizden “aman kimse duymasın!” desek de şimdi sizlerle, verginin tarihlendirmesine bir yolculuk yapacağız…
Yüzyıllardır halktan alınan ve birçok şekle dönüşen vergiler, oldukça çok yönlüdür.
Şu an bizim mustarip olduğumuz bu vergiler, aslında devletin almak konusunda yasal hakkı olan bir uygulama. İlk uygulamaları ise elbette para ile olmamıştı vergilerin. Üstelik madeni paradan bile daha eski bir uygulama süreci var.
Dolayısıyla para yerine daha işgücü odaklı bir prensip belirlenmişti. Özellikle Sümerlerden itibaren varlığını bildiğimiz vergi, Antik Yunan, Roma, Mısır, Çin ve Hindistan gibi toplumlarda karşımıza çıkıyor.
Ulus devletlerin yükselişiyle vergi, devleti finanse etmek için alınır oldu.
Mezopotamya uygarlığı olan ve birçok ilkle tanıdığımız Sümerler, bu vergilendirme sisteminin köklerini atan toplum olmuştu. Ortada henüz bir para yokken bu vergiyi devlete, işgücü ya da malların toplanmasını kapsayan bir sistemle ödüyordu. Bu sisteme de “bala sistemi” adı veriliyordu.
Aslında bu sistem, kanal yapımı ve bayındırlık işleri için finans kaynağı sağlamak adına başlatılmış; herkesin bu sisteme dahil olması beklenmişti. Kişilerin devlete beden gücüyle ettiği yardım, yazılı olarak kayıtlara da geçmişti.
Antik Mısır’da ise vergilendirme, firavunlar tarafından uygulanıyordu.
Vergiler, tıpkı Sümerlerde olduğu gibi tarım ürünleri, hayvancılık ya da işgücü üzerinden alınıyordu. Her yıl gerçekleştirilen sığır sayımına katılan vatandaşlar, organize edilerek vergilerini ödemiş kabul edilirlerdi.
Antik Yunan’da ise vergilendirme, şehir devletlerinin finansman ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla şekillenmişti. Yunan toplumunda vergilendirme, günümüze göre daha sınırlıydı. Vatandaşlar, gelirlerine oranla vergilendirilirlerdi.
Gelelim Antik Roma’ya…
Tahmin edeceğiniz üzere Roma’da vergi, daha kapsamlı ve sistematikti. Roma, vergi konusunda diğer toplumlara göre oldukça gelişmiş bir yapıya sahipti. Toprak vergisi, askerlik vergisi, gümrük vergisi gibi pek çok konuda vergiler sınıflandırılmıştı. Özellikle vergiler de varlıklı sınıftan toplanıyordu.
Hindistan'da ise vergilendirme, toplumsal refahı destekleme ve devletin savunma ihtiyaçlarını karşılama amacı güdüyordu. Vergi yükümlülüğü, çoğunlukla çiftçilere ve tüccarlara aitti. Çiftçiler, gelirlerinin belirli bir kısmını vergi olarak devlete öderdi. Bu vergi, servetin adil bir şekilde dağıtılmasını sağlamaya ve toplumun refahını desteklemeye yönelik bir araç olarak görülüyordu.
Gördüğünüz gibi vergiler, en ilkel zamanlardan beridir hayatımızda varlar. Üstelik bu, yalnızca maddi bir gelirle de ödenmiş hâlde değil. İnsanlar, beden gücüyle, ellerindeki ürünlerle ya da yalnızca sadakatleriyle bu vergiyi ödemekle mükellefti. Bugün maddi bir yükümlülük hissettiren vergilerin eski usullerle ödenmesi artık mümkün gibi de görünmüyor.
İlginizi çekebilir: