İnsanlar her ne kadar sosyal varlıklar olsa da aramızda yalnızlığı sevenler de var, yalnızlığa dayanamayan da. Yalnızlığın edebiyatı yüzyıllardır yapılıyor, peki bilim dünyası bu konu hakkında ne diyor?
Viyana Üniversitesi’nden bilim insanlarının yaptığı bir çalışma, yalnızlığı sevmeyen insanların neler hissettiğini somut bir şekilde ortaya koydu. Araştırmaya göre 8 saatlik yalnızlık, sevin ya da sevmeyin, 8 saatlik açlıkla aynı etkiyi yaratıyor.
En çok etkilenenler arasında yalnız yaşayanlar var:
Yalnızlığın açlıkla aynı etkiyi oluşturduğu ve en çok etkilediği kişilerin başında hem yalnız yaşayanlar ve hem de diğer insanlarla etkileşime girmeyi sevenler yer alıyor. Yani hangi kutupta olduğunuz pek fark etmiyor. Yapılan testlerde bu kişilerin uzun süre yalnız kaldıklarında enerjisinin düşmeye başladığı ve yorgunluk hissettiği görülüyor.
Çalışmanın ortaya koyduğu bir diğer önemli sonuç ise yalnızlığın biyolojik etkisi oldu. Bilim insanları, enerjideki azalmanın vücudun homeostatik tepkisindeki sonucu olduğunu değerlendirdi. Bu da sosyal eksikliğin, biyolojik bir tepkiye dönüştüğüne işaret ediyor.
Peki bu sonuçlara nasıl ulaşıldı?
Bilim insanları, laboratuvar ve sahada iki ayrı çalışma gerçekleştirdi. Laboratuvar ortamında 30 kadın gönüllü, üç ayrı gün boyunca ya 8 saat yemek yemedi, ya da 8 saat yalnız kaldı. Ardından nasıl hissettiklerine dair geri dönüşler toplandı.
Sahada gerçekleşen çalışmada ise Avusturya, İtalya ve Almanya’dan bireylerin COVID-19 dönemindeki verilerine bakıldı. Nisan-Mayıs 2020’ye ait verilerde kişilerin izolasyondayken daha çok uyudukları paylaşıldı. Aynı zamanda bu kişilerden akıllı telefonlarından, laboratuvar ortamındaki çalışmada sorulan soruları cevaplamaları istendi.
Saha çalışmasında yemek etkeni test edilmemiş olsa da izolasyon sonrasında alınan veriler, laboratuvar verileriyle uyuşuyordu.
Yalnızlık, bireyler için büyük bir tehlike olabilir:
Bugüne kadar yapılan bazı çalışmalar, yalnızlığın obezite gibi sağlık problemleri üzerindeki etkiyi de ortaya koymuştu. Ayrıca yalnızlığın, kişinin zamanla daha çok alışmaya yatkın bir tercih olduğu da gösterilmişti.