Muhtemelen her gece yaşadığınız hipnogoginin, aslına bakarsanız nörolojik bir belirsizliktir. Uyku ile uyanıklık arasında kaldığınız bu durumda, gerçekle karışık halüsinasyonlar veya mikro rüyaları deneyimlemiş olabilirsiniz. Konu hakkında çeşitli araştırmalarda bulunan bilim insanları, bu uyku aralığının yaratıcılığımız için en verimli zaman dilimi olduğunun altını çiziyorlar. Öyle ki durum hakkında anlatılan en akılda kalıcı örneklerden biri Edison’un yaşadığı durumdur.
Bu uyku aralığının insana yeteceğini savunan Edison, elini çelik bilyeler alarak yatağa uzanır ve uykuya dalmayı beklerdi. Hipnogogia dönemine giren Edison’un elinden bilyelerin düşmesi ile uyanan mucit, bu uykunun kendisine yeteceğini düşünür ve tekrar kalkardı. Bu bağlamda bu sürenin uzatılması ile ilgili olarak çalışmalarda bulunan MIT görevlileri ‘Dormio’ isimli cihazı geliştirdiler.
Rüyalarımızın Ardındaki Gerçekler Nelerdir?
Dormio, uykuya yatan kişinin hipnogogia durumuna girdiğinde tespit eder. Kasların gevşemesi ile anlaşılan bu durum sonrası cihazın, uykuyu daha kesintisiz hale getirdiği de tespit edildi. Eldiven tarzı bir cihaz ile parmağa takılacak olan Dormio, sizi düşünmeye ve söylediklerini kaydetmeye yöneltir.
Küçük bir gönüllü gurubun katıldığı deneyde, rüya gibi durumlardın da kesintisiz bir biçimde hatırlandığı belirtildi. Maliyeti çok yüksek olmayan bu cihaz sayesinde, yaratıcılığın artacağı ve kesintisiz uygu akışının sağlanabileceği düşünülüyor.