Özellikle çocuklukta pek çok kişinin yemek seçtiği biliniyor. Hemen herkesin bir “Ay yok, ben onu çocukluğumdan beri yemem.” dediği bir yiyecek var. Şimdiye kadar yemek seçen insanların bu tercihlerini, yemeklerin tadına göre şekillendirdiği düşünülüyordu.
Yeni bir araştırma ise bu duruma farklı bir bakış açısı getiriyor. Birleşik Krallık’ta yapılan bir çalışma, insanların tercih ettiği ve tercih etmediği yemekler arasındaki bağlantıyı ortaya koyarken, oldukça ilginç sonuçlar ortaya çıktı.
Mühim olan tadı değil, sevilebilirliği
Araştırmacılara göre hangi yemeği neden sevdiğimiz, tatlı, tuzlu, ekşi gibi tadından ziyade ne kadar sevilebilir olduğuna göre değişiklik gösteriyor. Bunun için de araştırmacılar, yaşları 50 ila 70 arasında değişen katılımcılarla büyük çaplı bir çalışma yapıldı. Yaklaşık 189 bin kişinin doldurduğu bir ankette katılımcılardan, verilen listedeki yiyecek ve içecekleri ne kadar sevdiklerini 1’den 9’a kadar puanlamaları istendi.
Çıkan sonuçlara göre yemekler üç kategoriye ayrılabiliyor. Bu kategoriler de hali hazırda lezzetli olması için tasarlanan fast food gibi yemeklerin, etlerin ve tatlıların bulunduğu çok beğenilebilir yemekler, genelde sebze ve meyvelerden, baldan ve yulaf gibi besinlerden oluşan düşük kalorili yemekler ve alkol, kahve gibi aroması güçlü, zamanla sevilen gıdalardan oluşan edinilen tatlardan oluşuyor.
Araştırma sonuçlarına göre özünde şekerli olan kola gibi içecekler, aşırı sevilebilir gıdalarla yakın olurken, soğan ya da acı biber gibi güçlü tatlar ise edinilen tatlar ile daha yakın oluyor. Bu durumun genetik nedenini inceleyen araştırmacılar, özellikle insan beyni üzerinde etkili 325 farklı geni tanımlamayı başardı. Bir diğer ilginç sonuç ise beynimizde iki farklı tat işleme sistemi olduğunun keşfi oldu. Bu iki sistemden biri aşırı sevilebilir gıdalara engel olmaya çalışırken, diğeri ise genel tat algımızı şekillendiriyor.
Sonuç olarak, eş zamanlı yapılan diğer araştırmaları da göz önüne aldığımızda, kişilerin çocuklukta damak tadını çevresi etkilese de bu durum yetişkinikte kayboluyor. Yemek zevkimizin ise yarısını genlerimiz, yarısını ise kişisel deneyimlerimiz oluşturuyor.