Türkiye’nin her geçen yıl ciddiyeti artan sorunlarından biri olan beyin göçü konusuna bugüne kadar pek çok kez ışık tuttuk, yurt dışına göç eden çok sayıda isimle görüştük ve bu kişilerin yurt dışına neden gittiklerini kendi ağızlarından sizlere aktardık.
Peki, beyin göçü hakkında, öğrencilerini yıllardır yurt dışına gönderen bir isim ne düşünüyor? Bugün, beyin göçü ve arkasında yatan nedenlere ışık tutan bir içerikle karşınızdayız.
Yerli işlemci geliştirme işine önemli derecede emek harcayan Prof. Dr. Oğuz Ergin ile tanışın, bunun için 17 yıldır öğrenci yetiştiriyor
Prof. Dr. Oğuz Ergin, ODTÜ Elektrik-Elektronik Mühendisliği bölümünden mezun oldu, doktorasını New York Eyalet Üniversitesi’nde mikroişlemci mimarisi üzerine yaptı ve aynı zamanda Intel’de çalıştı. 2006’da Türkiye’ye TOBB ETÜ bünyesine katılarak geri dönen Oğuz Ergin, ASELSAN ve TAI’ye de danışmanlık yaptı.
Şu anda TOBB ETÜ Bilgisayar Mühendisliği bölüm başkanlığı görevini yürüten Ergin, beyin göçünü yıllardır yakından gözlemlemeye devam ediyor…
Kasırga takımının bütün üyeleri Türkiye'den ayrılıyor...
Prof. Dr. Oğuz Ergin, 2008 yılında TOBB ETÜ bünyesinde “Kasırga” adını verdiği bir takım kurdu. Oğuz Ergin ve öğrencileriyle devamlı evrilen takım, işlemci geliştirmeye odaklanıyor. Ancak Kasırga ekibine dâhil olan öğrencilerin birçoğu, ne yazık ki yurt dışına göç etti. Üstelik bu göçe katılan son öğrenciler, bu yılki Teknofest’in Çip Tasarım Yarışması Sayısal Kategori kazananları.
Bu durumun nedeni aslında birazdan bahsedeceğimiz başlıklarda yatıyor.
Önce Teknofest başarısı, ardından yurt dışı:
Nitelikli eğitim almak, akademik kariyerine devam etmek ya da üst düzey şirketlerde çalışmak için her yıl binlerce öğrenci yurt dışına göç ediyor. Kasırga takımındaki öğrencilerin neredeyse tamamı da buna dâhil. Fakat bu durum, ülkemizde bir kısır döngüye neden oluyor.
Yetiştirdiği öğrencileri Türkiye’de tutmak için gerekli alt yapının bulunmadığını, çalışma yerlerinin kısıtlı olduğunu söyleyen Prof. Dr. Ergin, Türkiye’deki doktora öğreniminin nitelik anlamında yeterli olmadığı algısının öğrencileri bu anlamda da yurtdışına ittiğinin altını çiziyor. Doktora öğrencisinin eksikliği yayın yapılmaması, Türkiye’deki üniversitelerin uluslararası sıralamalarda düşüşü gibi farklı sorunlar da ortaya çıkarıyor.
“Nitelikli hoca yurt dışından dönmezse, nitelikli öğrenci Türkiye’de doktora yapmazsa, bu üniversiteler nitelikli hocayı nereden bulacaklar? Nitelikli hocası olmayan üniversitenin nitelikli mezunu olabilir mi?” diyen Ergin, akademinin içinde bulunduğu kısır döngüye işaret ediyor.
Türkiye'de kalanlara iş mi yok?
Kasırga takımında yurt dışına gitmeyip Türkiye’nin önemli şirketlerinde çalışmaya başlayanlar da var. Özellikle savunma şirketleri, nitelikli öğrencileri kendi bünyesine katıyor. Ancak aynı şirketler, nitelikli insan kaynağı önüne de bir engel koyuyor:
“Savunma şirketleri çok sayıda personel almalarına rağmen beklenen verimliliği sağlayamıyorlar.” diyen Ergin, Türkiye’deki devletçi yapının, savunma şirketlerinin şirket gibi davranmaları önünde bir engel oluşturduğunu ve bu şirketlerin devletin birer uzantısı gibi faaliyet gösterdiğini belirtiyor ve bunun yerine rekabetçi bir ortamın, Türkiye’deki nitelikli eğitim almış işgücüne de talebi arttıracağını belirtiyor.
“Savunma şirketleri artık şirket gibi davranmalı ki, serbest piyasa olabilsin. Türkiye şu an serbest piyasa gibi işlemiyor, işlemediği için girişimcilik gelişemiyor.”
“Öğrencilere nasıl kal diyelim?”
Sürekli gençlerle çalıştığını, çalışmaları belirli bir seviyeye taşıdıklarını ve sonrasında onları yurtdışına gönderdiğini söyleyen Ergin, “İş modelimiz bu. Biz uluslararası araştırma gruplarının PAF takımıyız. Ne yazık ki acı ama gerçek.” diyor. İçinde bulunduğu sonsuz döngünün önemli bir nedeni olarak yurtdışındaki çalışma ve refah seviyesine işaret ediyor ve yurt dışında önemli şirketlerde çalışan öğrencilerinin yaşam koşullarının iyileştiğini kendisinin de gözlemlediğini ekliyor.
Peki, öğrencilerin beyin göçü ülkemiz için gerçekten bir kayıp mı? Evet, hem de büyük bir kayıp:
Son zamanlarda beyin göçünün olumlu yönlerine dair pek çok isimden birçok açıklama duyduk. Beyin göçüyle gidip tersine beyin göçüyle geri gelenlerin ülkemize katkı sağlayabilecekleri paylaşıldı. Fakat Ergin’e göre mevcut şartlarda böyle bir şey pek de yaşanmıyor:
“Geri dönmeyi pek düşünen yok. Düşünüyorsa da bir beklentisi yok. Zaten kabul etmiş. Yani düşündüğü anda ‘Ben bu sıkıntıya gireceğim zaten ve benim giriş sebeplerim tamamen farklı’ diyor zaten.”
Öyle ki Ergin de aslında bugüne kadar bazı öğrencilerine kendi üniversitesinde hocalık teklif etmiş ancak bu teklifler geri çevrilmiş.
“İnsan kaynağı, vatan toprağıdır.” Şirketler, devlet ve eğitim kurumlarına büyük iş düşüyor:
Mevcut eğitim sisteminden de son derece nitelikli insanların yetiştiğini, işlemci geliştiren ekibin de bu sistem içinden çıktığını vurgulayan Ergin, yurtdışına giden insanların başarılarından ders çıkarılması gerektiğini savunuyor. “Biz neden bu koşulları burada sağlayamıyoruz?” diye sorulması gerektiğini ekliyor.
“Geri dönmek için insanların bekledikleri o nitelikli işleri burada yapmak, oradaki refahı burada sağlamak ve bu insanlara rahatsız edilmeden yaşamlarına devam etme imkânını sunmak gerekiyor.”
“Giden öğrencilerimle bazen konuşuyorum; biz de oradan destek oluruz, ailemize para göndeririz, Türkiye’ye gelip tatil yaparız cari açığı öyle kapatırız, diyorlar. Ama bize lazım olan paraları değil, kendileri. Bu vatanı yaşatacak adam lazım. O yüzden onların yurt dışına gidip orada başarılı olmalarından gurur duymamalıyız. Bundan üzüntü duymalıyız. Beyin göçü kayıptır. İnsan kaynağı vatan toprağıdır.”
Gençlerin "öğrenmeyi öğrenmesi" gerekiyor:
Türkiye’nin nitelikli akademik kadroya kavuşması ve beyin göçünden kurtulması için öğrencilere de büyük bir tavsiye var.
Ergin’e göre öğrencilere ‘öğrenmeyi öğrenmek’ bilinci, ilk veya orta öğretimde bir şekilde aşılanmalı. Fakat mevcut eğitim sisteminde bu rol ne yazık ki doğrudan öğrencilere bırakılıyor. Bunun için, aslında Oğuz Ergin’in ‘kötü öğrenci’ tanımına uymamak gerekiyor:
“Kötü öğrenci olmak için birinci yol; sadece iyi notlar almaya odaklanmak, ikinci yol; araştırma çalışmalarına girmekten kaçınmak, sadece derslere girip çıkmak ve üçüncü yol; üstüne para almadan iş yapmamak. Ama tabii bunlar nefse karşı şeyler. İnsan nefsi daha çok para almak, az iş yapmak istiyor. ‘İnsan; nefsini eğitsin, öğrenmeyi öğrensin’ derken işte bu, çalışmadan kazanma kültüründen kurtulsun demek istiyorum.”
Oğuz Ergin’in ‘Kötü Bir Öğrenci Olmanın Yolları’ adlı yazısına bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.
"Ümitsizliğe düşülmemeli"
“Ben on yedi yıldır yetiştirdiği insanları yurt dışına göndermiş biri olarak ümidimi kaybetmiyorum. Şu anda yeni üç tane takım kurdum. Yine önümüzdeki Teknofest’e katılacağız. Yine işlemci yapmayı öğrenecek insan yetiştireceğim ve büyük ihtimalle yine büyük bir kısmı gidecek. Buna karşın; gitmeyecekleri güne hazır olmak adına ben bunu yapmaya devam ediyorum ve edeceğim. Türkiye'de Türk gençliği kendi işlemcisini yapana kadar, burada kalıp da bu işleri yapabilene kadar, bu çabamız devam etmeli. Ümitsizliğe kapılmamak gerek.”
Prof. Dr. Oğuz Ergin, ülkemizdeki durumu yalnızca bu açıklamalarıyla anlatmadı. Ergin’in tüm açıklamalarını bu yazımıza koysak, muhtemelen 1 saati aşkın okuma süresi elde edecektik.
Oğuz Ergin’in bize sunduğu bilgilerle, işaret ettiği sorunlara yönelik farklı içeriklerimiz gelmeye devam edecek, takipte kalmayı unutmayın.
Kasırga takımının Teknofest’te zafere ulaşan işlemci tasarımını nasıl geliştirdiğini merak ediyorsanız, Ergin ve ekip bu konuyu birinci ağızdan anlattı:
Kasırga takımı, geliştirdiği ilk işlemcisini 12 yıl önce şu şekilde paylaşmıştı: