Muhtemelen pek çok insan, “algoritma” kelimesini dijital çağa uyum sağlarken YouTube ve Instagram gibi araçlarla duydu. Elbette matematik derslerine ilgili, bu işin mutfağına yakın bir hayatınız varsa daha önce de duymuş olabilirsiniz. Gelin, YouTube’da izleyeceklerinize kimin karar verdiğine yakından bakalım. Bu yüzden biraz temelden başlamak gerek.
Temel olarak algoritma, belirli bir problemi çözmek ya da belirli bir amaca ulaşmak için gereken en kısa yol anlamına geliyor. YouTube için de ana problem, izleyicilerin daha çok video izlemesi, buna bağlı olarak daha çok reklam görüntülemesi. Bir izleyici olarak YouTube’a girdiğinizde, ne izleyeceğinize kendiniz karar veriyorsunuz. Asıl tiyatro ise bu aşamadan sonra başlıyor.
Yeni yazı dizimiz Filtresiz YouTube ile platformun bilinmeyenlerini anlamaya ve anlatmaya, işte o tiyatrodan başlıyoruz. Herhangi bir videoyu izlediğinizde karşınıza gelen öneri listesi, bu koca evrendeki en büyük silah. Psikolojik olarak, her zaman aynı şeyleri izlemek istemiyor, her seferinde ilgi alanlarımızla ilişkili yeni içerikler görmek istiyoruz. YouTube, algoritmik çözümleri belirlerken, psikoloji ve sosyoloji bilimleriyle yakından ilişki kuruyor.
Aslında YouTube algoritmalarının nasıl çalıştığı, neye göre güncellenip sürekli değiştirildiği tam olarak bilinmiyor. Bunu Coca-Cola'nın formülünü hiç açıklamıyor olmasına benzetmek mümkün. Sonuçta bu algoritmaların tam çalışma formülü bilinse, yayıncıların daha çok izlenmeye ulaşmak için verdikleri mücadele anlamını yitirecek.
Cahilliğin umulmayan erdemi ve YouTube algoritması:
YouTube’un yazılımsal arka planı, en çok da yayıncıların başını ağrıtıyor. Tuhaf bir şekilde, bazı popüler kanalların videoları, hiçbir neden yokken izlenme oranları açısından yerlerde sürünebiliyor. YouTube’da yeni içerik üretmeye başlayanlar, videolarını daha çok insana ulaştırmakta epey zorlanıyorlar.
Bu konuya, Ekim 2018’de yayınlanan fazlasıyla ciddi bir araştırma sonuçlarına bakarak değinelim. PEW Araştırma Merkezi'nin ulaştığı sonuçlar oldukça dikkat çekici. Platformun en büyük silahının “öneri” olduğunu, az önce söylemiştik. Araştırmacılar bu öneri sisteminin neye göre çalıştığını keşfetmek için binlerce videoyu, o videoların ardından çıkan öneri listelerini analiz ettiler. Bunun için elbette videoları izlemeden, geliştirdikleri özel bir yazılımı kullandılar.
Ulaşılan ilk detay, video izledikçe önerilerde listelenen videoların sürelerindeki artış oldu. Yani önerilerde yer alan videolar, o anda izlediğiniz videolardan genel olarak daha uzun oluyorlar. Ayrıca, ilgilendiğiniz içerik tarzında olan videoların listelendiğini öneriler bölümünde, büyük oranda popüler videolara yer veriliyor.
Sonuçlara göre önerilerde görülen videoların yalnızca %5’lik küçük bir kısmı 50 binden az görüntüleme alan videolardan oluşuyor. Listedeki videoların %64’ü genelde 1 milyondan fazla görüntülenen videolardan oluşuyor. Yani videosu 50 binden az izlenen bir içerik üreticinin, ne kadar kaliteli video üretmiş olursa olsun, önerilerde çıkma şansı %5. Bu durumda izleyicilerin kaliteli içeriğe ulaşma şansı da bir o kadar düşük.
En önerilen video kategorileri: Müzik klipleri, yarışma ve dizi videolar, çocuk içerikleri ve pratik bilgiler
PEW tarafından yapılan araştırmada, tam 174.117 farklı rastgele izleme sırası takip edildi. Her bir izleme sırasına, 250 binden fazla abonesi bulunan kanalın bir videosuyla başlandı. Bir video izlendikten sonra, önerilen ilk 5 videodan rastgele birisine geçiş yapılarak sonuçlar analiz edildi.
- Karmaşık geldiyse şöyle açıklayalım: YouTube’da 250 binden fazla abonesi bulunan bir kanalın videosunu açıp izlediğiniz, önerilen listesindeki ilk 5 videodan birisine tıkladınız, bu zinciri 5 videoya kadar takip ettiniz.
Araştırmacılara YouTube algoritmaları tarafından önerilen video sayısı 346.086 oldu. Sonuçlara göre, önerilen bu videoların %28’i birden fazla kez öneriler listesinde karşılarına çıkmıştı. YouTube, kesinlikle size bazı şeyleri izletmeye çalışıyordu.
Bir başka ilginç detay ise sırayla izlenen videoların, gittikçe daha popüler içeriklerden oluşmasıydı. 1 milyon görüntülemeye sahip olan videonun önerileri arasında her zaman daha çok izlenmiş videolar yer alıyordu. Yani hem videoların süresi, hem de popülerlik oranları artıyordu. Araştırmacılar, 1 milyon izlenme ortalamasına sahip videolardan başlayıp, 5 videoluk zincirin sonunda ortalama 40 milyon görüntüleme almış videolara ulaştılar.
YouTube, daha popüler olan, daha uzun videolar önermek dışında başka bir şey yapmıyordu. Bunun teorik olmasa da pratik bir nedeni var: Daha uzun video, daha uzun süreli kullanım istatistiği anlamına geliyor. Daha popüler video, daha çok insana ulaşmayı ifade ediyor. Her iki sonucun kesişme noktası ise yine daha çok reklam izletmek.
Asıl merak edilen konu: YouTube’un önerileri, insanların düşüncelerini değiştiriyor mu?
YouTube’dan izlenen bir video, artık televizyon haberlerinden ve ya geleneksel tartışma programlarından daha etkili. Çünkü temelde bir mecburiyet yok, ilgi duyulan konular var. İnsan yapısı, ilgi duyduğu şeylere daha çok güvenme eğilimi gösteriyor. İster istemez, YouTube videolarıyla bilişsel ve toplumsal algı yönetimi mümkün oluyor. He, yapılıyor mu? İşte orası tam bir muamma.
Türk sosyal bilimci ve yazar Zeynep Tüfekçi, YouTube’un öneriler sistemiyle insanların bilinçli bir şekilde radikalleştirildiğine ilişkin sorularıyla dünyada gündem yaratmıştı. Belki ilerleyen yıllarda Google, şeffaflık adına bu politikasını açıklayacak. Ancak o vakte dek, algoritmalarla algılar arasındaki bağlantıyı net bir şekilde açıklayamayacağız.
Filtresiz YouTube yazı dizisi, önümüzdeki hafta çarşamba günü devam edecek...