Japonya'nın, Yüksek Hızlı Trenlerin Ön Kısmını Uzatma Nedenini Öğrenince Mühendislerine Büyük Saygı Duyacaksınız

43
6
3
2
1
Japonya'daki L-Zero serisi SC Maglev gibi yüksek hızlı trenlerin uzun ve sivri ön kısımları, bilim kurgu filmlerinden fırlamış gibi duruyor. Peki, bu tuhaf tasarımın arkasında yatan bilim ve mühendislik prensipleri neler?

Yüksek hızlı trenlerin aerodinamik tasarımları, ilk bakışta oldukça garip gelebilir. Japonya'nın L-Zero serisi gibi trenlerin neden bu kadar uzun ön kısma sahip olduğunu merak edenler için cevap aslında oldukça ilginç mühendislik hikâyesine dayanıyor.

Yıllar önce hizmete giren ve dünya çapında "Bullet Train" olarak tanınan Shinkansen, yüksek hızlı tren teknolojisinde devrim yaratmıştı. Devrim, sadece hız ve verimlilikle sınırlı kalmadı; aynı zamanda trenlerin tasarımında da büyük bir değişikliğe yol açtı.

1964 yılında Japonya'nın Tokyo ve Osaka'yı birbirine bağlayan Shinkansen hattı, 1964 Yaz Olimpiyatları öncesinde açıldı.

Japonya Shinkansen treni açılış töreni

Başlangıçta 1 milyar ABD dolarının üzerinde maliyet öngörülmesine rağmen bu hat, 3 milyar ABD dolarına mal olmuştu. 

Trenin şekli, tüm sabit hava parçacıklarını ezip geçmesini sağlayan mükemmel aerodinamik performansı nedeniyle gerçekten de bir mermiyi taklit edecek şekilde tasarlanmıştı.

Bu tren tüm dünyada övgüyle karşılandı ancak tren hızlandıkça Japonya'nın 3 milyar dolarlık tren hattını durdurabilecek ciddi bir sorun ortaya çıktı.

Shinkansen treni Japonya

Trenin hızı arttıkça, yakındaki evlerin camlarının çatlamasına neden olan bir sorun ortaya çıktı. Bu, trenin tekerleklerinin raylar boyunca sallanıp gürültü yapmasından kaynaklanan türden sorun değildi; asıl sorun, trenin tünellerden geçerken yarattığı basınç dalgalarıydı.

Sorun, "tünel piston etkisi" olarak bilinen fenomenden kaynaklanıyordu. Tren bir tünelden geçerken önünde havayı iterek piston gibi hareket ediyordu ve tünelin diğer ucunda mikro basınç dalgaları yaratıyordu.

Bu dalgalar, yüksek sesle patlama etkisine neden oluyor ve özellikle dar tünellerde sorun yaratıyordu. Japonya da bu sorunu çözmek için doğadan ilham alarak yüksek hızlı trenlerin ön kısmını uzatma kararı aldı.

Yalıçapkınının suya zarif bir şekilde dalış yapabilmesini sağlayan uzun gagası, mühendislere mikro basınç dalgalarını azaltma fikrini verdi.

yalıçapkını

Bu sayede tren tünellere girerken yarattığı basınç dalgaları daha az yoğun hâle geldi ve patlama seslerini önemli ölçüde azalttı. Ayrıca bu tasarım, trenin genel aerodinamik sürtünmesini de azaltarak trenin daha verimli şekilde hız kazanmasını sağladı.

Yalıçapkını kuşu Shinkansen treni

Trenin ön kısmının uzatılmasının yanı sıra tünellerin tasarımında da yenilikler yapıldı. Tünel girişlerine eklenen özel başlıklar ve yan kollar, basınç dalgalarının azalmasına yardımcı oldu ve tünel içindeki hava akışını yönlendirerek tünel çıkışındaki patlama seslerini azalttı.

Japonya'nın bu teknolojisi, sınırları zorlarken bile doğayla uyum içinde olabileceğimizin mükemmel bir hatırlatıcısı niteliğinde.

Kaynaklar: Ziroth, Wired, JRPass

İlginizi çekebilecek içeriklerimize aşağıdan göz atabilirsiniz:

43
6
3
2
1
Emoji İle Tepki Ver
43
6
3
2
1
Yorumlar(7)
Yorumunuz minimum 30 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
Popüler Yorumlar
Tüm Yorumlar
2 yıl önce
artık Efendiler Kölelerini bu şekilde üretir
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
Bağnazlık Avrupa'da da almış başını gitmiş oysa ki bilim insanı denilen olgudan uzaklaşan bilim insanları etiklik tartışmalarını sosyolog ve din insanlarına bırakmalı
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
diğer yanıtları göster
2 yıl önce
Yıllardır tartışmalı olan ötanazi gibi bir meselede bile ilahiyat fakültelerindeki akademisyenler görüş bildirmiştir ki mahkemelerde bile uzun yıllar bu mevzu tıp, din ve halkbilimiyle ilgilinenen insanlar arasında tartışılmıştır. Sözün özü bu tip konularda esas görüş bildirecek kişilerdir, görüş bildiremez demek söz konusu değildir. Kısaca yazdım, akademik araştırmaları okuyup bakabilirsiniz bu tip konuları tartışanların kimler olduğunu. Dilerseniz profilimdeki Twitter linkinden bana da ulaşabilirsiniz, size örnek çalışma gönderebilirim. Sevgiler.
2 yıl önce
Sosyolog bilim insanıdır zaten. Ayrıca etik tartışmaları felsefi kökenlidir. Bir konuya ''etik mi?'' diye yaklaştığında felsefi bir sorgu süreci başlar. Etik tartışmaları başlatan kişi FİLOZOF Immanuel Kant'tır. Sosyoloji felsefe, psikoloji, tarih, coğrafya, antropoloji, dilbilim, iletişim bilimlerinin hepsini içine alır. Ki en başta her şeyin temelinde düşünce vardır. Din bilimlerine baktığımızda toplumu bir arada tutan inançlarla ilgili karar mercii çoğunlukla dini görevlerdeki profesyonellerdir. İnançlar söz konusu olduğunda, bilimin inanca aykırı girişimlerinde etik tartışmaları elbette ki devreye girecektir.
2 yıl önce
Konuyla alakası yok ama benzer sekilde nükleerde ilk basta iyi amaclar gelistirildi sonra bomba oldu
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
doğru ve etik şekilde kulanalır ise önemli bir sorun çözülmüş olur. ama bu şekilde doğacak insanların sonrasın da yaşanabilecek durumlarrıda net olarak incelenmelidir.
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
bilimde etik olmaz, olmamalı.
Yanıtla
-4
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
madem olmamalı o zaman deneyleri ilk önce senin üzerinde deneyelim
2 yıl önce
oyle bir denerler ki kapili kapilar ardinda
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .
2 yıl önce
aslında güzel bir gelişme, hamileyken ölen annelerin çocuklarının yaşamaya devam etmesi için veya uyuşturucu bağımlısı bir annenin çocuklarının sağlıklı doğması için kullanılabilir bir teknoloji.
Yanıtla
Yorumunuz minimum 10 karakter olmalıdır.(0)
Ziyaretçi olarak yorum yapıyorsun, dilersen .