Yüksek hızlı trenlerinden biri olan Shanghai Maglev, saatte 431 kilometre hıza ulaşabilen dünyanın en hızlı ticari treni olarak dikkat çekiyor.
Peki Çin, bu başarıyı nasıl elde etmiş olabilir?
Tren alanında dünya pazarındaki en önemli oyuncuların başında Çin var.
Çin, başlangıçta diğer ülkelerin teknolojilerini kullanarak yüksek hızlı tren ağını geliştirmiş olsa da zamanla bu teknolojileri kendi bünyesinde geliştirerek dünyanın en ileri düzeydeki tren sistemlerinden birine sahip olmayı başardı. Şu an dünya pazarında da bu alandaki en büyük oyunculardan biri olma yolunda ilerliyor.
2021’de, yeni bir maglev trenini tanıtmışt. Bu tren, saatte 600 kilometre hıza ulaşarak "dünyanın en hızlı kara taşıtı" unvanını aldı. Çin’in en büyük tren üreticisi olan CRRC Group, bu teknolojiyi daha da geliştirmek ve ticari kullanıma sunmak için çalışmalarını ise sürdürüyor.
Çin, dünyanın en büyük ve en gelişmiş yüksek hızlı tren ağını kurma yolunda nasıl rakiplerini solladı?
Çin, yüksek hızlı tren projelerine büyük miktarda finansal kaynak ayırdı. Hükûmet, bu projeleri stratejik olarak önemli gördüğü için uzun yıllardır demir yolu altyapısına devasa bütçeler ayırıyor. Bu yatırımlar sayesinde, hızlı bir şekilde geniş ve modern bir ağ kuruldu.
İlk etapta Çin, yüksek hızlı tren teknolojisi konusunda yabancı ülkelerden (özellikle Japonya, Almanya ve Fransa gibi ülkelerden) destek aldı. Bu ülkelerden teknoloji satın alarak ve lisans anlaşmaları yaparak kendi demir yolu projelerini başlattı. Çin, bu teknolojileri aldıktan sonra hızla adapte edip geliştirdi.
Teknoloji transferlerinin ardından Çin, bu teknolojileri sadece kullanmakla kalmadı, aynı zamanda kendi mühendisleriyle daha da geliştirerek yerli üretime ağırlık verdi.
Bu süreçte Çinli firmalar, özellikle CRRC Group gibi büyük üreticiler, yüksek hızlı tren üretiminde dünya lideri haline geldi. Çin, yüksek hızlı trenlerde hem altyapı hem de tren setlerinin üretiminde kendi yerli kaynaklarını kullanma becerisini geliştirdi.
Çin hükûmeti, yüksek hızlı tren ağını geliştirme konusunda uzun vadeli stratejik bir vizyon belirledi. Demir yolu ağını sadece büyük şehirlerle sınırlı tutmak yerine, ülkenin en ücra bölgelerine kadar genişleterek ekonomik kalkınmayı da hızlandırmayı hedefledi. Yüksek hızlı tren projeleri, sadece ulaşımı kolaylaştırmakla kalmadı, bölgesel kalkınmayı destekleyici bir rol üstlendi.
Çin’in inşaat kapasitesi çok yüksek.
Kısa sürede büyük altyapı projeleri inşa edebilme kabiliyeti, demir yolu ağının hızla büyümesine olanak sağladı. Çin, yıllar içinde bu kapasiteyi sürekli artırarak büyük projeleri daha kısa sürede tamamlamaya başladı.
Hâliyle yüksek nüfusu da bu büyük ağın ekonomik olarak sürdürülebilir olmasına olanak tanıdı. Yüksek nüfus yoğunluğu, trenlerin düzenli olarak dolu çalışmasını sağladı, böylece bu projeler ekonomik olarak da kârlı hâle geldi.
Bu başarısından sonra teknoloji ve altyapısını diğer ülkelere ihraç etmeye başladı.
Çinli firmalar, birçok ülkeye yüksek hızlı tren sistemleri kurma teklifleri sunarak küresel pazarın da önemli bir oyuncusu hâline geldi. Bu da Çin’in teknolojik ve ekonomik olarak bu alanda lider olmasına katkı sağladı.
Uzun lafın kısası, Çin'in yüksek hızlı tren ağını bu kadar başarılı bir şekilde inşa etmesinin ardında hükûmetin güçlü vizyonu, stratejik yatırımlar, teknolojik gelişim ve büyük inşaat kapasitesi yatıyor.
İlginizi çekebilecek diğer içeriklerimiz: