Son bir ay içerisinde evden dışarı çıktıysanız ya da internete girdiyseniz mutlaka reklamını gördüğünüz bir yapım var: Prime Video ekranlarında yayınlanan The Lord of the Rings: The Rings of Power. 2 Eylül'de vizyona giren bu yapımda Peter Jackson'ın Yüzüklerin Efendisi üçlemesinden 2000 yıl öncesine gidiyoruz.
Yapımla ilgili olarak daha dizi yayınlanmadan başlayan tartışmalara dair de detayları paylaştıktan sonra dizinin şu ana kadar yayınlanan bölümlerinde gördüklerimizi ve gördüklerimizden ne kadar memnun olup, ne kadar memnun olmadığımızı, ne beklememiz gerektiğini anlatalım. Öyleyse hızlıca başlıyoruz:
Tolkien karakterlerinin hepsi beyaz değil miydi? Siyahi Elf mi olur?
Olur. Hangi fantastik kurgu evreninden bahsettiğinize göre mavisi de olur, yeşili de olur, kırmızısı da olur. Yüzüklerin Efendisi evreninde de siyahi elf olur, en azından olurdu. Nan Elmoth ormanında yaşayan elflere kara elfler deniyordu ve çoğu tasvire göre tenleri siyahtı. Birinci Çağ'ın sonunda Beleriand'ın geri kalanı ile birlikte denize düştü. Dizide gördüğümüz siyahi elf bu ırktan kalan bir temsilci ise olabilir. Peki bu tür bir hikayeye bağlanmadan, sadece "Bir tane de PoC (Person of color, beyaz olmayan kişileri tanımlamakta kullanılan bir ifade.) olsun" diye siyahi elf olur mu? Yüzüklerin Efendisi evreninde olmaz.
Ha sonuçta Tolkien, Oxford tedrisatından geçmiş ve savaş döneminde yazmış bir yazardır. Tolkien'in eserlerinde dünyayı büyük kahramanlar kurtarsa da, sıradan kişilerin basit iyilikleri kötülükleri uzakta tutar. Frodo ve Sam bile genel olarak bir kahraman tasvirinden çok sıradan birer karakter tasvirine sahiptir. O dönemde gelen beyaz karakter yazma baskısına da mümkün olduğunca karakterlerin görünüşünü tasvir etmeyerek bir çözüm geliştirmiştir. Zira Mark Twain gibi işler yolunda gitmezse eline kazma alıp madenlere inme şansı pek yoktur. O yüzden siyahi karakterler konusuna şimdilik bir şans verebiliriz, karakterleri derinleştirmekte bile kullanılabilecek bir araç olabilir.
Gelelim ilk iki bölüme şimdi, oturup uzun uzun izleme zamanı
Bu bölümde dizinin ilk 2 bölümünde gördüklerimizi çeşitli başlıklara ayırmak daha doğru olacak gibi. O yüzden ilk değerlendirmeyi görüntü, ses, oyunculuk olarak üç kısımda yapıp, sonrasında hikayeye geçebiliriz. Böylece uzun bir süre boyunca sürprizbozan riski olmadan yazıya devam edebiliriz.
Görüntüler tek kelimeyle şahane!
Görsel efekt ekibi olsun, ışıkçılar olsun, dekor ve kostüm-ekipman yapanlar olsun hepsinin eline sağlık demek lazım. Yüzüklerin Efendisi filmleri ile aynı estetik bu yapımda da bulunuyor. Yapımın genel renk paleti de oldukça geniş, çok farklı tonları bir arada kullanmak zor olsa da dizide bütünlük bozulmuyor. Gözümüzün gördüğü kısımda bir sorun yok.
Peki ya kulağımızın duyduğu kısım?
Fantastik yapımlarda sesler büyük önem taşır, zira sesleri kurgulaması çok zordur. Karşınıza bilmediğiniz bir yaratık koyarlar ve bu yaratığın sesini yapmanızı isterler. Ya da doğada duyulmayacak sesleri aktarmak gerekebilir. Bir ejderhanın, bir dinozorun sesini birileri hayal etmek durumundadır. Şimdiye kadar The Rings of Power bu konuda çok yeni bir şey keşfetmek zorunda kalmadıysa da sesler hem görüntüyle uyumlu, hem de rahatsız edici ton geçişleri ya da ses karışmaları yok. Bu kısımda da iyiyiz gibi duruyor. Müzikler de oldukça başarılı, bir Misty Mountain Cold ya da The Bridge of Khazad-Dum seviyesinde bir şarkı olmasa da yapımın müzikleri gayet iyi.
En önemli kısımlardan biri olan oyunculuk nasıl?
İşte burası yapımın sorun yaşamaya başladığı ilk nokta olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle Galadriel rolünü oynayan Morfydd Clark'ın oyunculuğu oldukça sorunlu duruyor. Yönetmen oyuncuyu doğru yönlendiremezse oyuncular elbette sorun yaşayabilir ama Clark'ın sorunu daha ciddi duruyor. Oyuncu, oynadığı karakterin rolüne girememiş gibi, Galadriel'den çok Galadriel cosplay havası alıyoruz. Zaten dizide karakteri yeniden keşfetme ayağına tanınmayacak hale getirmişler, oyunculuk da kötü olunca hiç çekilmiyor.
Geri kalan oyuncular arasında Nori'yi oynayan Markella Kavenagh ve Durin IV rolünde karşımıza çıkan Owain Arthur ise başarılı performanslarıyla sıyrılıyor. Genel olarak bütün hikayenin bağlandığı karakter gibi duran Elrond'u canlandıran Robert Aramyo ise karaktere daha yumuşak yüzlü, iletişim becerisi güçlü bir yol çiziyor.
Senaryo ve akış: tehlikeli bir ip üstünde yürümek
The Rings of Power, Yüzüklerin Efendisi evreninden beklediğimiz samimiyeti, doğallığı ve ihtişamı hissettirmeyi başarıyor. Şarkılarından kostümlerine görüp duyabildiğimiz her şey tam olarak isteyeceğimiz gibi. Senaryoya baktığımızda ise birçok hikayenin aynı anda ilerlemekte olduğunu görüyoruz. Bir dizi, özellikle de epik bir dizi yazılıyorsa elbette birden fazla hikaye bulunması gerekiyor ancak hikayelerin birbirine bağlanma şekli biraz zayıf olabilecek gibi gözüküyor.
Bir diğer nokta ise ilk iki bölümde çok fazla konum değiştirmemize rağmen dünyaya dair pek bir şey görememiş olmamız. Bu da dünyanın geri kalanı için endişe veriyor. Zira ya bu kısımların nasıl ele alınacağı kararlaştırılmadı ya da hikayenin akışında henüz yer bulamayacakları kadar yavaş bir hikaye anlatımıyla karşı karşıyayız. Dizi zaten 10 bölüm, ilk 2 bölümde ve sonrasında çıkan 3. bölüm tanıtımında daha Numenor insanlarından neredeyse hiç iz yok. İkinci Çağ, özellikle denizler ve Sauron ile mücadele açısından bakıldığında Numenorluların dominasyonuyla geçen bir çağ. Bu yüzden elimizdeki hikaye daha da dallanıp budaklanabilecek, geniş bir çerçeveye yayılabilecek gibi duruyor. Bu uzun vadede faydalı olsa da kısa vadede hikayenin yarım kalmasına, eksik hissedilmesine neden olabilir.
Bu durumda da hikaye tek sezona sığmayacak kadar büyük olacaktır. Peki çok sezona yayılacak bir dizide karakterlerin hikayeye girişleri, olay ilerlemesi ve genel olarak yapımın temposu nasıl olacak? İlk iki bölüme göre karakterleri yavaş yavaş tanıyacağız. Dizi bizi yeni karakter bombardımanına tutmayacak. Bu her ne kadar güzel bir şey olsa da, tempoyu fazla aksatacak gibi duruyor.
Dizinin arkasındaki ikili olan J.D. Payne ve Patrick McKay, daha önce bu büyüklükte bir iş yapmadıkları için biraz çekinceler olsa da, pek çok tecrübeli ismin de tatmin edicilikten uzak yapımlara imza attığını biliyoruz. Bu nedenle de genç ikiliye şans verilebilir. Yine de bazı senaryo dinamiklerinde hatalar daha şimdiden göze çarpıyor, bu da biraz şüpheci tarafımı harekete geçiriyor. Ana karakteri tehlikeye sokarak, tehlikeyi onun gözünden vererek izleyici ile karakterin bağ kurmasını sağlamak gibi teknikler bu yapımda işe yaramıyor, zira karakterlerin binlerce yıl sonrasını anlatan filmlerde olduğunu biliyoruz. Anlatımda gereksiz zaman ve kaynak israfları oluyor.
Sonuç olarak The Rings of Power dizisi bizlere masalsı bir fantastik evren, kulağımızın pasını silen şarkılar, adım adım yaklaşmakta olan bir kötülük ve o kötülüğe karşı sırt sırta verecek karakterler sunan, isminin altında ezilmeyecek gibi gözüken bir yapım ve kesinlikle bir şansı hak ediyor. Dizi kesinlikle parlak ve değerli bir yüzük ancak "Kıymetlimis" olup olamayacağını zaman gösterecek.
The Rings of Power, 2 Eylül 2022'de Amazon Prime Video ekranlarında yayına girdi. Her hafta Cuma günleri yeni bölümler yayınlanacak.