Bir insanın beyninin tüm detaylarıyla taranıp bir bilgisayar simülasyonunda yeniden oluşturulduğunu hayal edin. Bu insanın zihni ve hatıraları, duyguları ve kişiliği kopyalanmış olacak. Yani kendisinin muhtemelen ölümsüz ve dijital bir formu olacak. Bu fütürist olasılığa zihin kopyalama (mind uploading) adı veriliyor. Beyin ve bilinç ilgili çalışan bilim disiplinleri zihin kopyalamanın muhtemel olduğunu söylüyor, ayrıca korunması gereken fizik kanunları da bulunmuyor.
Şu an bu tarz bir teknoloji için çok daha uzun zamanlar bulunuyor ancak bu alan üzerine yoğunlaşan çalışmalar zihin kopyalamanın kaçınılmaz olduğunu gösteriyor. Tabii bu tarz bir gelişmenin kültürlerimizi nasıl etkileyeceğinden emin olmak imkânsız fakat simülasyon teknolojisi ve yapay sinir ağları gelişmeye devam ettikçe zihin kopyalamanın geleceğinin nasıl olacağını tahmin edebiliriz.
Gelecekte bir gün beyninizi taratmak için kopyalama kliniğine gittiğinizi varsayın. Teknolojinin test edildiğini ve herhangi bir hata vermeden çalıştığını düşünelim. Tüm sinapslarınızı mükemmel bir şekilde kopyalıyor ve eşsiz zihninizi yeniden oluşturuyor. Sizi, sizin sesiniz ve yüzünüzle sanal bir bedene, yüksek kaliteli oyunlardaki gibi bir çevrede yeniden oluşturduğunu varsayalım.
Peki, bundan sonra ne olacak?
İlk olarak siz biyolojik varlığınızı devam ettiriyorsunuz. Bir ölümlü olarak klinikten çıkıp evinize gidiyorsunuz ve belki de bu iş için harcadığınız paranın çöpe gittiğini düşünüyorsunuz. Bu sırada simülasyona aktarılmış olan siz sanal bir apartmanda uyanıyor, tıpkı sizin gibi hissediyor. Deneyim sürekliliği bulunuyor, kliniğe gittiğinizi, yaptığınız ödemeyi orada gerçekleştirdiğiniz her şeyi hatırlıyor. İşlem sırasında uyuşturulduğunu hissediyor ve daha sonrasında tamamen farklı bir ortamda uyanıyor. Sizin sahip olduğunuz her şeye sahip: anılarınız, kişiliğiniz...
Simülasyon haliniz olarak dışarıyı keşfetmeye karar veriyorsunuz. Yaşadığınız şehrin sanal versiyonunu buluyorsunuz. Sesler, kokular, gezilip görülecek yerler hepsi gerçekteki gibi hatta belki de gerçekteki halinden daha iyi. Dışarıya çıkıyor ve yabancılar konuşmaya çalışıyorsunuz. Burada yer alan sanal bedenin incinemeyeceğini biliyorsunuz. Sürekli gittiğiniz kafeye gidiyor ve kahve söylüyorsunuz. Ancak o alışkın olduğunuz tadı alamıyorsunuz, midenize giden herhangi bir şeyi hissedemiyorsunuz. Çünkü içtiğiniz şey gerçek bir kahve değil ve gerçek bir mideniz bulunmuyor. Her şey simülasyon. Ayrıca görsel detaylar da kusursuz değil. Nefesinizi tuttuğunuzda gerçek dünyadaki gibi olmuyor çünkü sanal dünyada oksijen yok.
Simülasyon haliniz olarak simülasyon telefonunuzu buluyorsunuz. Gerçek kendinizi arıyorsunuz. Telefonu açınca gerçek kendiniz, belki de simülasyon halinize parasını çarçur ettiğini söylüyor. Simülasyon haliniz ise gerçek kendinize oranın harika olduğundan, hatta belki de yakınlarda ölen bir tanıdığınızın da orada olduğundan bahsediyor.
Simülasyon kendiniz ile nasıl bir ilişkiniz olurdu? Hiçbir zaman buluşamayacağınız birisi.
Biyolojik siz gerçek dünyada yaşıyor, simülasyon siz sanal bir dünyada yaşıyor. Belki de buluşmaya bile gerek kalmaz. En nihayetinde günümüzde de birçok kişiyle yüz yüze hiç tanışmadan sosyal medya sayesinde etkileşime geçebiliyoruz, tanışabiliyoruz. Kendinizle görüntülü arama aracılığıyla da iletişime geçebilirsiniz. Vefat eden aile büyükleriyle bu sayede bayram günlerinde sohbet edebilirsiniz.
Sanal öteki dünya için bir nevi insan yapımı cennet diyebiliriz. Ancak bildiğimiz anlamdaki cennetten farkı, bunun gerçek dünya ile bağlantılı olması.
Aslında bu şu anki yaşam tarzımıza da biraz benziyor. Belki de siz de sosyal medyada gerçek hayatta iletişime geçtiğinizden daha fazla kişiyle iletişime geçiyorsunuz. İletişime geçtiğiniz kişilerin büyük bir çoğunluğu belki de sanal alemde bulunuyor.
Gerçek dünyada yaptığımız işleri düşünün. Birçoğu fiziksel eylemler gerektiriyor ve bu işler gelecekte muhtemelen otonom robotlar tarafından yapılacak. Bugün insanlar tarafından halledilen birçok iş orta ve uzun vadede insan hakimiyetinden çıkacak. Robotlar ve yapay zekâ bu görevleri devralacak. Yaratılan simülasyon dünyada ise insanlar kendi işlerini yapmaya devam edebilecekler.
Bu yazı, Princeton Üniversitesinde psikoloji ve nörobilim profesörü olan Michael SA Graziano tarafından ele alınan makaleden çevrilmiş, özetlenmiş ve yerelleştirilmiştir. Yazının tamamına ve orijinaline buradan ulaşabilirsiniz.